18.BÖLÜM - ÜNİVERSİTE

92 7 0
                                    

İstanbul Üniversitesi B Blok üçüncü kat koridorunda 'Öğrt. Gör. Prof. Nesrin BALDAĞI' yazılı tabelanın altındaki krem renkli kapıya doğru yürüyen profesör üniversite ortamında bulunduğu her vakit olduğu gibi kendisini huzurlu hissediyordu. Bilginin, gençliğin, umudun, aşkın kalesi üniversitelere sık sık uğrar, kütüphanelerinde araştırmalar yapar, öğretim görevlileri ile muhabbet eder ve gençleri gözlemlerdi.

Ayakkabıları mermer zeminde tak tak sesleri çıkartarak ilerlerken, 3. Kat Koridordaki Atatürk Köşesini görünce durdu. Mermer kaide üzerindeki bronz Atatürk Başının hemen yanındaki iki hayaleti belli belirsiz görür gibi oldu ve kulakları koridorun duvarlarında hala tınılıyan sesleri duydu: 'Yapma evladım. Geleceğin parlak senin, gel benim asistanım olarak üniversite de kal. Polislik mesleği kutsal bir vazife ama zordur evladım. Üstelik senin gibi parlak zekalara da ihtiyacımız var.'

Acaba uzun yıllar önce, İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümünden birincilik ile mezun olduğu sene hocası Cemal ÇABUKLU'yu dinleyip asistan olarak devam etseydi kızı Aslı hayatta olur, Hatice'si yatağa mahkum olmaz mıydı?

Atatürk heykelinin hemen yanında sırtında lacivert renkli mezuniyet cüppesi ile orta boylu ama irice gencin elindeki kırmızı kurdeleli kıvrılmış diplomayı, bir elini gencin omzuna atmış dudakları düz bir çizgi haline alan Cemal ÇABUKLU Hocanın, çok sevdiği öğrencisi Murtaza'nın geleceğindeki felaketi görmüş gibi kafasını hüzünle iki yana sallamasını görür gibi oldu. O gün hocasını dinlemiş olsaydı şimdi bu Üniversite de öğretim görevlisi olmuş olacak ve kızı hayatta olacaktı. Aklı küçük kızına gitti.

"Baba, babacım!"

"Aslı kızım." Diye koridora doğru dönen profesörün kalp atışları hızlanmıştı. Arkasından güneşin vurduğu bir kız çocuğu kendisine doğru koşuyordu:

"Babacım, baba!" Diyen küçük kız çocuğu yanından koşarak geçti. Omzu üzerinden arkasına, kıza bakınca on adım kadar gerisinde duran siyah takım elbiseli, gözlüklü bir adam ile küçük kızın birbirine sarıldıklarını gördü:

"Bunaltma babanı Ayşe." Kızın annesi ikilinin yanına doğru yürürken, kısa şaşkınlığının ardından gülümseyerek baba ve kızına bakan Profesör yürümeye devam etti. Personel Müdürü Selami Bey 'B Blok 3.Katında yüz adım kadar yürü Murtaza ve krem renkli kapının önünde dur. Zaten o koridordaki tüm kapılar kahverengidir. Tek o kapının rengi farklı olduğu için kolayca bulursun.' Demişti.

Krem renkli kapının önünde duran Profesör, kapıyı tıklatmak için elini kaldırmış ama eli öylece havada kalmıştı. Polis olmasına neden olan çıkarımcı aklı yine şahlanmıştı; Kapının neden diğerlerinden farklı bir renkte olduğunu düşünüyordu. B Blok 3.Kat Koridorunun öğretim görevlilerine ayrıldığını anlamıştı. Yani farklılığın sebebi unvanı olmazdı. Kapı pervazlarına bakan Profesör, köşede nohuttan biraz daha küçük bir kahverengi lekeyi fark etti; pervazların asıl rengi kahverengiydi ama aradaki az belirgin tonlama farkından kapının orjinal renginin krem olduğu anlaşılıyordu. Yani odanın asıl kapısı değiştirilmişti. Nedeni de bozuk kilit aksamı olmalı; krem rengine boyalı eskipervazın kilit hizasında çatlakları mevcuttu. Kapıyı tıklattı:

"Giriniz."

Kapıyı açtı ve içeri girdi. Dikdörtgen şeklinde küçük bir odaydı ama düzenliydi. Odanın duvarlarını çevreleyen ve tavandan yere kadar uzanan kütüphanede kitaplar bir düzen içersinde sıralanmış duruyorlardı. Odadaki tek pencerenin önünde cam bir masa, ardından sarı saçlı yaşına rağmen güzel bir kadın oturuyordu. Elindeki büyüteç ile cam masanın üzerinde duran bir resme bakan kadın ona bakmadan:

İKİ BEDEN BİR KALP(TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now