46.BÖLÜM - SUÇ MAHALLİ

89 7 0
                                    

Yaprak apartmanı kapıcı görevlisi Akif'in on yaşındaki oğlu Murat, Feyzullah Sokağın karla kaplı yolunda Vın vın diye hareket eden bir araba sesi çıkararak yürüyordu. Yirmi dakika önce babası Akif onu biten kumanda pilleri için bakkala gönderdiğinde yağan karın altında yürüyeceği için pek sevinmişti. Hasta olur endişesi ile oğlunu dışarı bırakmayan Ayşe Hanım ise onu sıkıca sarıp sarmalamıştı.

Sokağın ortasında ayaklarını karın içinde sürüyerek ilerleyen ve hayal dünyasında kendini bir tank olarak gören Murat olduğu yerde durdu ve hayal dünyasındaki subayına 'Düşman askerleri görüldü ateş!' emrini verdi. Yere çömelen Murat siyah yün eldivenleri ile tenis topu büyüklüğünde bir kar topu yapıp ayağa kalktı ve hemen önünde durduğu Çetin apartmanındaki şu geçen gün top oynadıkları için kendilerini kovalayan şişko adamın penceresine döndü ve nişan aldı.

Murat kar topunu tutan elini başının ardına kadar kaldırdı ama öylece donmuş gibi kaldı. İrileşmiş gözleri ile Çetin apartmanın demir kapısına sırtını vermiş oturan şişko adamın camsılaşmış yeşil gözlerine bakıyordu.

Siyah renkli ekip otosu, tepesindeki mavi ikaz lambasının ışıkları trafikteki diğer araçlara, işyerlerine, apartmanlara vurarak ilerliyordu. Ön yolcu koltuğunda oturan Ayla Komiser telefonundan başını kaldırdı:

"Amirim Mustafa APAÇIK'ın telefon sinyali hala Feyzullah sokaktan geliyormuş." Tahsin Komiser:

"Mutlaka Cemal'i evde bulamadı. Onun gelmesini bekliyor olmalı." Ayla Komiser:

"Ya da intikamının zevkini çıkarmak için öldürme işini uzatıyorda olabilir." Tahsin Komiser:

"Olsun. Birazdan nasıl olsa orada olacağız. Her iki durumda da Cemal ölmemiş olacak. Haklı değil miyim amirim?" Profesör:

"Haklısınız çocuklar ama oraya gittiğimizde iki cesetle karşılaşma ihtimalimizde olabilir. Mustafa APAÇIK son cinayetini işleyip intiharda etmiş olabilir." Tahsin Komiser:

"Haklısınız amirim. Birkaç dakika içinde neler olduğubu öğreceğiz. Sokağa geldik."

Siyah renkli ekip otosu Feyzullah sokağına girdi ve bu ara sokağın karları temizlenmediği için Tahsin Komiser aracın kontrolünü kaybetmemek adına hızını azalttı. Ayla Komiser:

"Buda ne?" Aracı kaydırmamak için yavaşça frene dokunan Tahsin Komiser:

"Çocuk."

"Ne olmuş bu çocuğa?"

"Sanki donmuş gibi."

Kar taneleri siyah renkli ekip otosunun sarı farları arasından parlayarak geçiyorlardı. Farların aydınlanttığı, bir kolu başının ardında donmuş gibi yolun ortasında duran kapıcı Akif'in oğlu Murat'ın üstü ince bir kar tabakası ile kaplamıştı. Siyah renkli ekip otosu Murat'ın birkaç adım önünde durdu. Profesör:

"Şoka girmiş çocuklar. Sol tarafa bakın."

Baktılar ve Çetin apartmanının demir kapısına sırtını vermiş oturan ölü adam ile karların içine düştüğü için kürkünün açık renginden dolayı daha geç fark ettikleri çoban kırması köpeğin cesedini gördüler. Tahsin Komiser:

"Lanet olsun." Dedi ve siyah renkli ekip otosundan indiler.

Kar taneleri saçlarına, omzu başlarına anında birikmeye başlarken Profesör çocuğun önünde çömeldi. Küçük Murat irileşmiş gözlerini hiç kırpmadan aynı şekilde bakmaya devam ediyordu. Ayla Komiser şişman adamın cesedini incelerken Tahsin Komiser cep telefonunu kulağına dayamış destek ekip istiyordu. Karın sessizliğe mahkum ettiği sokakta patlayan tokatın sesiyle ikiside omuzları üzerinden Profesöre baktılar.

İKİ BEDEN BİR KALP(TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now