30.BÖLÜM(OKTAY ve ZEHRA) 8 SENE ÖNCE...

92 5 0
                                    

(OKTAY ve ZEHRA) 8 SENE ÖNCE...

Geniş sırt dekolteli, uzun, siyah renkli şık elbisesini ilk defa bu akşam giyecekti. Aynanın karşısında inci küpelerini kulaklarına takmaya çalışırken Oktay'ın sözünü dinlemiş olduğu için mutluluk duyuyordu. Aksi halde bu gece, güzelliğini ortaya çıkaran bu şık elbiseyi giyememiş olacaktı. Bu elbiseyi geçen hafta sonu almışlardı ama Zehra elbisenin fiyatını fazla pahalı bulduğu için almak istememiş, Oktay onu ikna etmişti.

Akşam yemeklerini dışarıda yiyeceklerdi. Akşam yemekleri için sıkça dışarı çıkarlardı ve mekânlar şuan üstünde giyili şık elbiseye benzer kıyafetlere uygun yerler olurdu. Bu yüzden 1 saat önce Oktay telefonla arayıp akşam yemeklerini dışarıda yiyeceklerini söylediği zaman nereye gideceklerini sorma gereği duymamıştı. Telefonu kapamış ve hemen banyoya girmişti. Saçlarını Oktay'ın en sevdiği şekli vermiş, tepesinde topuz yapmıştı. Oktay'ında en sevdiği parfümünü sıkmıştı ve hazırdı.

Yol boyunca pek konuşmadılar. Diğer akşamların aksine Oktay bu akşam gülümsemiyordu, suratı asıktı. Keyifsiz görünüyordu. Zehra da birkaç denemeden sonra Oktay ile konuşmaktan vazgeçmişti. Hayat zordu ve bazı günler daha zor olabiliyordu. Bugünün Oktay için o daha zor günlerden olduğuna karar verdi ve kafasını sağ tarafına çevirdi ve akıp giden manzaraya kendisini bıraktı.

Yemeklerinde bir konukları vardı. Sessizlik. Aksi gibi bugün restoranda sessizdi. Koca mekânda kendilerinden başka yalnızca bir çift daha vardı. Onlarda salonun diğer ucundaki masada oturuyorlardı ve sesleri, Zehra ile Oktay'ın kulaklarına ulaşamadan, duvarlara gizlenmiş hoparlörlerde çalan müzik tarafından yutuluyordu.

Zehra, Oktay'ın sessizliği dost edinmesini anlayışlı düşünceleri ile karşılık verebiliyordu ama Oktay'ın bir tavrı ona dokunmuştu. İlk defa giydiği elbisesini fark etmemesine üzülse de pek umursamamıştı ama Oktay bugün ona hiç bakmıyordu. Önceki akşamlar morali ne kadar bozuk olursa olsun, konuşmasa dahi masaya oturdukları zaman Zehra'ya aşk, beğeni dolu bakışları ile mutlaka bakardı ama şimdi bakışları camın ardındaki boğaza, bir oltanın çengeli gibi takılıp kalmıştı. Zehra'nın sorduğu birkaç soruya dahi, gözleri boğaza çevrili halde cevap vermişti.

Tabağındaki balıktan kestiği ufak bir parça eti çatalına geçiren ve aralanmış dudaklarına doğru yaklaştıran Zehra'nın çatalı tutan eli durdu. Bakışları Oktay'a kaydı. Oktay gözleri tabağında, elindeki çatal ve bıçağı kullanarak bifteğinden ağzına koyabileceği büyüklükte bir parça kesmeye uğraşıyordu. Balık parçasının takılı olduğu çatalı tabağına bıraktı. Tabağa çarpan çatalın çıkardığı ses, Oktay'ın ellerini durdurdu. Sonunda gözleri, Zehra'nın iri mavi gözleriyle buluştular. Dudaklarının kenarları aşağı düşen, gözleri suyun altındaki bilyeler gibi titreyen Zehra:

"Aşkım bana kırgın mısın? Sanki bana karşı tavır yapıyorsun. Bilmeden seni kıracak bir şey mi yaptım ya da bir söz mü söyledim?"

Az pişmiş bifteğin durduğu tabağının soluna çatlını sağına bıçağını bırakan Oktay, sandalyesine yaslandı. Su dolu bardağına uzandı ve birkaç yudum içti. Sonrada şık, kırmızı renkli kadife peçete ile dudaklarını sildi. Derin bir nefes aldı. Dirseklerini masaya dayadı, ellerini birleştirdi:

"Zehra bugün akşam yemeğe çıkmak istememin nedeni, seninle önemli bir konuda konuşma yapmak istememdi."

Zehra'nın gözlerinde, üzüntünün omuzlarına kollarına atan bir endişe peyda oldu. Konuşamadı. Ne söyleyeceğini bilemedi. Bu konuşmanın ne hakkında olduğunu bilmiyordu ama Oktay'ın durumundan, kötü bir konuşma olacağını tahmin edebiliyordu. İnledi ama Oktay duymadı. Çünkü inleyen iç sesiydi.

İKİ BEDEN BİR KALP(TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now