44.BÖLÜM - EV

91 6 1
                                    

Cebinden çıkardığı yüz lirayı taksiciye verdi ve kapıyı açarak hızla araçtan indi. Taksici seslendi. Para üstünün olduğunu söyledi ama Zehra durmadı. Hızlı adımlar ile evinin bulunduğu sitenin bahçe kapısını açtı ve apartmanına doğru yürümeye başladı. Taksici omuz silkti. Kadını uyarmıştı değil mi? Araç kamerası da söylediklerini kaydetmiş olmalıydı. Eğer 20 liralık yoldan 100 lira para aldı diyerekten kadın şikâyetçi falan olursa bir sıkıntı çıkacağını zannetmiyordu. Aracı vitese geçirirken fazladan 80 liraya akşam bir küçük rakı açmayı düşünüyordu.

Zehra'nın aklı başındaydı ama tek bir düşünceye odaklanmıştı. Eğer cüzdanına elini attığı vakit 5 lira çıkarmış olsaydı, taksi şoförüne o beş lirayı verecekti ama taksi şoförü şanslı günündeydi. Beş lirayı alıp, deli bir kadınla münakaşa etmek yerine birkaç saat sonra kafasını güzel edecekti.

Apartmana doğru yürüyen Zehra, zincirini kopartan ve havlayarak üzerine gelen kocaman dişleri olan köpeğinden farkında değildi. Bu durum köpeği de şaşkına çevirmişti. İnsanları korkutmayı severdi. Ona göre bu bir oyundu ama bu kadında bir gariplik vardı. Ne durmuştu ne de kendisine bakmıştı. Korkmadığını etrafına yaydığı kokusundan anlıyordu. Başka zamanlar insanlar deliler gibi bağırarak koşarlardı. Göbekli olanlara yetişir ve altlarına yaptırmak ya da yere düşürmek için bacaklarını hafiften dişlerdi. Zehra'ya yaklaşırken önce havlamayı kesti.

Köpek poposu üzerine oturdu ve apartman merdivenlerini çıkan Zehra'yı şaşkın bakışlarla izledi.

Asansör düğmesine basan Zehra ama asansör gelmedi. Kapısının üzerine yapıştırılmış Arızalı yazısını gördü ve yöneticiye lanet okudu.

Basamakları ikişer ikişer çıkmaya başladı. Biran önce evine varmak ve Oktay'ın sırrını araştırıp bulmak istiyordu ama biranda merdiven lambaları söndü ve Zehra birkaç basamak daha çıkan Zehra hareketsiz kaldı. Sıtmalı gibi titremeye başlamıştı. Çünkü lambaların sönüp karanlıkta kalması benzer başka bir akşamı hatırlamıştı. O akşamda, Oktay'ın kendisini astığı akşamda karanlık merdivenleri çıkıyordu.

O akşam hissettiği acılar biranda hatıralarının arasından beynine hücum ettiler ve dizleri tutmaz oldu. Nefes alamıyormuş gibi solukları hızlandı. Panik atak krizi geçiyordu ama kendisi bunun farkında değildi. Merdiven etrafında dönmeye başladı ve basamaklara çöktü. Eğildi ve kusmaya başladı.

Doğrulurken bir nebze olsun solukları düzelmiş gibiydi. Kafasını elleri arasına aldı:

"Offff. Çıldıracağım." Dedi. Düşünmek istedi ama olmadı. Kafasının içinde bir hortum vardı ve bilgiler, olaylar, anılar, düşünceler o hortumun içinde dönüp duruyorlardı. İki büklüm halde derin nefesler aldı. Birkaç basamak yukarı çıktı ve kendisini gören sensör ile merdiven lambaları yeniden yandı.

Evine girdiğinde kapısını kapadı ve alt, üst kilidi de 3 kere çevirdi. Zinciri askısına taktı. Sırtını ve kafasını kapıya dayadı. Hıçkırıkları başlarken, kayarak yere oturdu. Bir süre yalnızca ağladı. Profesörhaklıydı. Oktay'ın intihar bir sırrı vardı. Zehra kararını çoktan, çamurlu su birikintisi içerisinde oturduğu sokakta vermişti. Ne pahasına olursa olsun o sırrı bulacaktı. Ne ile karşılaşacağı umurunda değildi. Oktay'ı çok seviyordu ve öğreneceği ne kadar çirkin bir şey olursa olsun onu çok sevmeye devam edecekti. Hıçkırdı:

"Ah Oktay, keşke bana söyleseydin. Ne olursa olsun seni seveceğimi bilmiyor muydun? Keşke benimle paylaşaydın Oktay."

Oktay'ı ölüme götüren sır, ona olan sevgisini değiştirmeyecekse peki neden o sırrın peşinde gerekirse canından olmayı göze almıştı? İki nedeni vardı. Eğer Oktay birisine zarar vermiş ise o zararı telafi etmeye ve Oktay'ın ruhunu huzura erdirmeyi düşünüyordu. İkinci nedense eğer birisi Oktay'a zarar vermek istemiş ise o kişiden bunun hesabını sormaktı.

İKİ BEDEN BİR KALP(TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now