Sapık ~26~

16.9K 674 50
                                    



Uykusuzluktan kan çanağına dönmüş 1 çift göz. kan ağlayan bir yürek. yaptığı yanlıların altından kalkma ümitlerini bir bir tüketen buna rağmen yine de yanlış yapmaktan vazgeçmeyen bir beyin.




 Hayatımın en güzel günlerini onunla geçirdim ben. Başımı omzuna koyduğumda hissettiğim o huzur o güven, bir daha bulamadım kimse de o duyguları. Hep beni yakıp kül edecek bir aşk istemiştim; bulmuştum da. Ona bakarken, onun elini tutarken hem yanıyordum hem de onunla olmak istiyordum. Dokundukça yanıyordum, uzak kaldıkça kül oluyordum. Gülmeyi, yaşamayı, nefes almayı onunla öğrendim ben. Ne yani onsuz yaşamıyor muydun diyorsunuz belki bana. Yaşıyordum ama yaşamak ne bilmiyordum onunla öğrendim ben her şeyi. İlk adımlarımı atarken annem ve babam yanımdaydı, hayata ilk adımımı atarken de o yanımdaydı.

 

 

 Öpmenin sadece öpmek olmadığını, sarılmanın öylece bir şey olmadığını onunla öğrendim. Siz hiç bütün dünyayı kollarınıza almış gibi hissedip ama ne kadar sıkı tutarsanız tutun asla yeterli olmadığını hissettiniz mi ? Ben hissettim, sımsıkı sarıldım ama hep yetersizdi sarılmalarım, sanki bıraktığım an gidecekti. Öyle de oldu ya, kollarımı biraz gevşettiğim an aslında onun hiç benim olmadığını gördüm. Her insan her acı bir derstir derdim hep ben, ama bu ders zor geldi geçemedim sınavımı. Ne bütünlemesi ne tekrarı vardı bu dersin.   Sınıfta kaldım ama aynı dersi bir daha alamadım. Aşk istedim beni yakıp kül etsin mutluluk önem arz etmiyor dedim ve dediğim her şeyi yaşadım. Yandım, kül oldum onunlayken mutluluktan uçarken onsuz mutsuzluk bataklığına çakılıp kaldım. Ne garip bir kadın dediler arkamdan. Bir adamı tanrı yapmış onsuz acıdan öldüğünü söylüyor aşık olmayı yeniden başka birini sevmeyi denemiyor dediler.


  Denemedim sanıyor onlar , ama ben denedim başka adamları sevmeyi sarılmayı öpmeyi denedim ama olmadı işte. Ona sarıldığımda cennet benimken başka adamlara sarıldığımda cehennem benim oldu. Bu nasıl bir histir bilir misiniz ? O huzur o güven sadece bir kere bulunur ve eğer kaybederseniz bir daha bulamazsınız. Ben kaybettim -hiç benim olmamışta olsa- onu. Her nefesinizi derin derin alıp aldığınız nefesin size hep yetmeyecek gibi gelmesi nasıl bir acıdır bilemezsiniz. Baktığım herkes ona benziyor ama hiç kimse onun gibi olmuyor. bir kaç aylık bir zaman dilimiydi oysa bir ömürlük gibi gelmişti bana. 

 

 Bildiğim bu kadar şey arasında bir şey daha biliyorum. Ben hayatımın en güzel günlerini onunla yaşadım ama o benimle yaşamadı. Biliyorum o da bir gün bunları yaşayacak mutluluktan öleceğini düşünecek ve bunları yaşarken aklına ben geleceğim; çünkü hiç kimse onu benim kadar çok sevemez. 


yaşamadım ben bugünü,


dünü de yaşamadım gerçi. o zaman anlamı ne yarını da yaşamanın; ya da yaşamaya çalışmanın? insanı insan yapan ne var bende olmayan? her şey tamam gibi görünüyor değil mi? neden diye sorması kolay sizin için çok. değer ya da değmez. ama insan olabilmem için bir şey eksik bende. yaşam gücü diyorum ben buna. yaşama gücüm yok diyorum. uzaktan davulun sesi ne kadar hoş değil mi? yaşama gücü yokmuşmuş... yok ama gerçekten. insanlar bir amaç uğruna yaşarlar, öyle değil mi? bilinç üstlerinde olması gerekmez illa bu amacın. çoğu amaçsız gibi görünen insanların bile amacı, aslında genlerinden gelen üreme iç güdüsüdür, soyunu devam ettirebilme güdüsü, ardından gelenlere bir şeyler bırakabilme güdüsü ya da karnını doyurabilmektir, nefes alabilmek ya da her ne boksa işte... ama bir şekilde yaşamak, yaşayabilmek refleks olmuş insanlarda. hayatta kalma güdüsü bu. sırf dünya bir şekilde var olabilsin diye. insanların dünyası... adı her ne olursa olsun: bir şekilde genlerinden gelen bir yaşama amacı ve getirisi olan yaşama gücü vardır insanlar için. peki ya biz? yani biz demekle günümüz insanını kastediyorum. mağara adamı değiliz ki artık karnımız doyunca pek olalım, şen olalım. sikişmek ya da eğlenmek mi sizce hayatın anlamı ya da amacı?. sanırım ben kendi hayatım açısından bunları amaçlamadığımı fark ettim belki de. en azından bana yetmiyor artık. yani yukarıda yazdıklarım elbet şükretmek için yeterli sebepler. ama belki ben daha fazlasını istedim. var bir sebebim bunların bana yetmemesi için. çünkü ben bu zaman için imkansızı istedim belki de. mutlu olmak istedim. sadece mutlu olabilmek istedim. çok çalıştım bu kısa ömrüm boyunca. çok çabaladım. hatta bir keresinde mutlu bile olmayı başardım. hayatımda ilk ve son kez. ilk kez deniz görmüş çocuk gibi sevindim. hiç unutmam, unutamam, hayat buymuş be dedim. gerçekten güzel günlerdi. gerçekten mutluluğun ne olduğunu gördüğüm günlerdi o günler. kısa sürdüler ama. hayatın bonusuydu sanırım bana. karşılıklı aşk bahşedilmişti, bir ömür boyu mutluluk tabelası gibiydi benim için. hiç düşünmedim açıkçası o tabelaya doğru saparken. güzel asfalt bir yol gibiydi hayatın patikaları arasında. tam gaz mutluluğa giden yoldu benim için aşk; karşılıklı aşk...


nereden bilebilirdim ki yolun sonunun karanlıklara çıktığını. nereden bilebilirdim ki gırtlağıma kadar çamura saplanacağımı? nereden bilebilirdim ki o yoldan bir daha geri dönüş olmadığını? söyleyin bana lütfen? kim hayatının en verimli ve güzel yıllarında ölmek ister ki? yani en azından sonunun böyle olacağını bilseydim, hiç eve çağırmazdım onu film izlemeye o gece. hiç aşık olmazdım inanın bana. uzak dururdum, ama sonucunda mutlu olurdum küçük, zavallı hayatımda. peki siz? gerçekten mutluluğu bir kere görseydiniz ve tekrar elde edemeseydiniz? küçük şeylerden çıkardığınız mutluluklar yeter miydi size? bir bardak sıcak çay mesela kış günü, ya da bir arkadaş gülümsemesi yeter miydi size? baharda açan çiçekler? ya bir bardak şarap? ya bi nefes cigara? gözünüz kör olsaydı benim gibi; daha doğrusu gerçek mutluluktan başka bir şeyi görmüyor olsaydı, yeter miydi size bunlar? beni aç gözlülükle suçlayabilirsiniz bunun yüzünden. evet suçluyum o zaman ben. hem de kendimi öldürmek suçundan. suçluyum çünkü aç gözlüyüm. suçluyum çünkü lostun finalini izleyebilmek ya da yeni bir yüzle bir pazar sabahı bebek'te el ele yürümek, doğum günü pastalarımdaki mumların hepsini bir seferde üfleyerek söndürebilmek, dostlarım, babam, arkadaşlarım, o güzel şarkılar, meyli geceler, sevişmeler, gülüşmeler, öpüşmeler, tebessümler, dokunuşlar, evim, istiklalde sallanarak yürümek, asimov, aşklar, sevgiler ya da sevilenler, hayattaki güzel olan her şey ya da belki hiç bir şey; yetmedi bana. yetmedi işte...


kendimi suçlu buldum, evet: aç gözlülük sonucu hayatı kendime yettirememekten...

kendimi suçlu buldum, evet: kendimi öldürmeye teşebbüsten.

kendimi suçlu buldum. kararım kesin. suçum idam. affedin beni.



Herşey istediğimiz gibi olmuyormuş . Bunu bana öğreten Tugay'a ne kadar minnettar olduğumu bu intihar mektubunda anlatabileceğimi sanmıyorum. Yanımda olan veya olmayan herkese sonsuz teşekkür ederim. Beni bu hale getiren orospu çocuklarınada teşekkürler...

  - Berra Albayrak



Berra ilk defa bu kadar çok istemişti her şeyin bitmesini. Neler olmuştu yıpranmıştı diye soracaksınız... Tugay Berra'ya herşeyi açıklamıştı yeniden birlikte olmuşlardı . Herşey kusursuz mükemmeldi. Ta ki o karanlık gün gelene kadar. Tugay kendi düğününe gelmediği gün Berra için herşey bitmişti. Artık anlamıştı 1 Yıl içinde hayatı değimişti. Tugay Berra'yı hiçbir zmana sevmemişti. Berra her defasında kandırılmaktan bıkmıştı. Aşk bumuydu yanındayım diyip gitmek, tam gittiğine alışmışken geri gelip hayatını yine boka çevirmek miydi. Gitmeden önce son söylediği kelime seni seviyorum du. Berra inanmıştı Tugay'a o telefon konuşmasını duymasına rağmen inanmış . Boşvermiş idi. Bizi ayırmaya çalışıyorlar bizim birlikte olmamızı istemiyorlar demişti. Ama yanılmıştı. Her şey mükemmel değildir ... Ve asla mükemmel olmayacak..


Artık bitmişti. Yolun sonuna gelmiştik Gözyaşlarıyla yazılan bu mektup belki Tugay'ın eline hiç geçmeyeceti ama.. Yazmıştı bir umutla. Belki arkasından pişman olur diye. Ama bunlar sadece bir hayaldi . artık alışmıştık Tugay'ın dengesiz hallerine . Belki mektup eline geçince açmaya bile tenezzül etmeyecekti ama... yazıyordu bilerek. Kalbi acıya acıya. Gözünden akan yaşlar yazdığı satırların arasına düşerken bile bir umudu vardı.


Berra mektubu masanın üstüne bırakıp çantasını aramaya başladı. 1 aydır odasından çıkmıyordu. Kimseyle konuşmuyordu. Defalarca ölüm için karar almış tı ama hiç cesaret edememişti. Ama bu gece bu gece ruhunu özgürlüğe kavuşturacaktı. Kurtulacaktı bütün acılardan . Ruhu bir kuş gibi ayrılacaktı bu bedenden.




SAPIKWhere stories live. Discover now