2.Bölüm-"Elim Sende"

3.1K 162 307
                                    

Bir yangın düşünün; hiç ummadığınız anda başlayan ve sizide içine alan. Bir yangın vardı ve en beklemediğim anda benide onlar gibi içine almıştı. Kaçış yoktu. Çıkış yoktu. Tek yol yanmaktı ve biz bu ateş çemberinden kurtulmak istiyorsak önce yanacaktık. Hepimiz kalbimizdeki barut kadar yanacaktık.

~

"Olay gecesi neredeydin?" diye sordu polis memuru. Ağlamaktan kan çanağına dönmüş gözlerini demir masadan çekerek, öfkeyle karşısında duran polis memuruna baktı. O hâlâ olanları kabullenememişken birde suçlu durumuna düşüyor olmak canını yakıyordu.

"Nil'i görmek istiyorum." dedi dişlerinin arasından. Titreyen çenesini sabit tutmak adına dişlerini birbirine bastırmıştı.

"Nil'i göremezsin. O öldü, bunu çabuk kabullenmen gerekiyor ve eğer sorularıma cevap vermezsen sevdiğin kızın katili konumuna düşeceksin."

Başını kabullenmek istemeyerek iki yana salladı. Nil ölemezdi. Daha dün gece beraberlerdi. Dün gece bakmıştı onun bal köpüğü gözlerine, daha dün gece gülümsemişti kendisine. Nil onu bırakıp gitmezdi ki.

Derin nefesler alarak ağlamamaya çalışsada başarılı olamıyordu. Polis ellerini masaya yaslayarak öne doğru eğildi. "Bak Tuna, belli ki ona aşıksın. Ama o öldü," diyerek duraksadı. "Hatta belkide sen öldürdün. Burada da herkesi inandırmak için rol yapıyorsun."

Tuna oturduğu sandalyeden öfkeyle kalkarak polis memurunun yakasına yapıştı. Ne yaptığını bilmez tavırları başını belaya sokacak gibi duruyordu ama kendisine hakim olamıyordu. Onun için canını bile verebilecekken onu nasıl öldürdüğünü düşünebilirlerdi?

"Ne diyorsun lan sen? Ne diyorsun sen!"

Koltukta oturan bir başka polis memuru hızla ayağa kalkarak Tuna'yı zorlukla geriye çekti. Yakasına yapıştığı polis öfkeyle soluyordu. "Cevap ver o zaman, kanıtla! Olay gecesi neredeydin?"

Tuna başını elleri arasına alarak odada volta atmaya başlamıştı. Yıllardır dokunmaya korktuğu, seni seviyorum demeye çekindiği, başkalarının gözü deydiğinde bile kıskandığı kız elleri arasından kayıp gitmişti. Gözlerini acıyla kapatarak alnını soğuk duvara yasladı. Kabullenemiyordu. Kabullenmek istemiyordu.

"Nil ölemez!" diye bağırdı ağlayarak. "Benim Nil'im ölemez."

~

Serra titreyen elleriyle yeniden sildi ıslak yanaklarını. Morarmış dudaklarını aralayarak, "Osara Clup," dedi. "Hep beraber oraya gitmiştik. Her haftasonu gideriz zaten. Biz hepimiz aynı evde yaşıyoruz, aynı lisede okuduk. Nil... Tırnaklarında DNA'mızın olması normal."

Onu dikkatle dinleyen polis Serra'nın sözleri bittikten sonra gözlerini kıstı. "Peki ya, ev arkadaşınızın yokluğunu hiç hissetmediniz mi?"

Serra hemen başını iki yana salladı. Ağladığı için her kelimesinin sonu yarıda kesiliyor olsada çok fazla konuşuyordu. "Gece çok içmişiz, sarhoştuk. Ne olduğunu hatırlamıyorum. Sabah uyandığımızda fark ettik. Ama..."

"Ama ne?" diye sordu polis şüpheci tavırlarla.

"Ama evimizde bir yabancı olduğu için bu konuya pek dikkat etmedik. Nil bazen erkenden çıkar kendi halinde dolaşırdı. O üniveriste sınavında bir yere yerleşemedi. Bunu kafasına çok takar, en olmadık zamanda kalkıp kütüphaneye gider ve ders çalışırdı. Yine dolaşıyordur ya da ders çalışıyordur diye düşündük. Düşündüm."

Parmak Uçlarındaki YabancıWhere stories live. Discover now