4.Bölüm-"Ruhtaki Kırıklar"

2.4K 146 53
                                    

Hayatım gözlerimi kırptığım süre kadar kısa bir zamanda değişmişti. Hemde o kadar çok değişmiş ve geride kalan ne varsa hepsini unuturmuştu ki onlarla olduğum her saniye sarhoş olduğumu düşünmeme sebep olmuşlardı. Sanki sarhoştum ve onlardan öncesinde nasıl bir hayatım olduğunu, kim olduğumu unutmuştum. Duygularım hamile bir kadınınkiler kadar hızlı değişip atak yaparken gerçeğin peşinde olmak beni bir hayli hırpalıyordu.

Gerçeği bilmiyordum, kendime güvenmiyordum, bana güvenmiyorlardı. Ben suçluydum, aksini kanıtlayamıyordum. Üzerimdeki baskı bütün ruhumu bir kafes altına alıyordu, karanlığa çekiyordu ve asla bırakmıyordu. Ben o karanlıktan ölesiye kaçarken  her seferinde oraya itiliyor olmam kaderin bir cilvesi miydi yoksa feleğin tokadı mı, bilmiyordum.

Evin kapısını açarken hepsi arkamda masum masum durmuş, bir an önce içeriye girmeyi isteyen yüz ifadeleriyle bana bakıyorlardı. Kapıyı hafifçe aralayarak yere eğildim ve beni garipseyen bakışları umursamadan beyaz tüy yumağımı kucağıma aldım. Tolga, ben ve Işık için bütün odaların lambalarını açık bırakıp gitmişti. En azından bunu yaptığı için ona minnettardım.

Işık miyavlarken onu öpmüş ve içeriye geçmiştim. "Hoş buldum! Çok özledim seni." Bir kez daha öptüm ve yine yanaklarını mıncırdım. Normalde asla onu böyle sevmeme izin vermiyordu, yalnızca hazırlıksız yakalayıp birkaç saniye sıkabiliyordum ama birbirimizi uzun bir süre görmeyince kendisini bana teslim ediyor, aklınca özlem gideriyordu. Evet, dün geceden beri ayrı olabilirdik ama bizde yalnızca birkaç saat ayrı kalmaya alışmıştık. O ilgi delisi, bende onun delisi bir manyaktım.

Işık miyavlayınca gülüşüme engel olamadım. "Acıktın mı? O Tolga'yı sana bırakmadan ben yolacağım!" Onu yere bırakarak minik dolaba doğru yürüdüm. "Tamam, tamam beraber yolalım. Hadi, gel senin karnını doyuralım." Mamasını tabağına dökerken bir kenarda beni bekleyen Işık yememek için kendisini zor tutuyor gibiydi. Yeşil, iri gözleri bendeydi. Ben başını okşayınca hızlıca mamayı yemeye koyuldu. Bunu sadece benden ilgi görmek için yaptığını biliyordum. Zilli seni.

Gözlerim hâlâ kapıda dikilenlere dönünce "Gelsenize." dedim. Ayağa kalkarak kapıyı iyice açtım. "Kusura bakmayın, unuttum sizi."

İçeriye geçtiler ve salondaki kahverengi deri kanepeye yan yana oturdular. Dördü birden tek bir kanepeye oturmaya çalıştığında elimle alnıma vurdum. "Sizin sorununuz ne?" dedim kaşlarımı çatarak. Ben misafirperver nasıl olunur bilmiyordum ve onlarında utanacağı tutmuştu. "Rahat olun!" Baran göz devirerek ayaklandı ve deri ceketini çıkartıp rahatça yere attı.

"Hep bunlar yüzünden ya. Benide kendilerine benzettiler!" Bende üzerimdeki ceketimi çıkartarak sallanan sandalyeye oturdum.

Diğerleride biraz olsun rahatlamışlar ve hareketlenmişlerdi. "Ne istersiniz akşama?" diye sordum. Serra evde göz gezdirirken Ayaz "Tek başına mı yaşıyorsun?" diye sordu. Aslında benim sorumun cevabı bu değildi.

Bu seferde Baran benim az önce yaptığım gibi elini hızla alnına vurdu. "Ayaz bu kadar belli etme, dayanamıyorum!" Ayaz kaşlarını çatarak ona baktı. "Aptallığını!" diye açıkladı Baran. "Kız gelmeden önce Tolga'yla konuştu ya. Sevgilisiyle yaşıyor."

Baran'ın sanki tanıyormuş gibi hitap ettiği Tolga'ya giydirdiği kalıpla gözlerimi irice açarak diğerlerine baktım. "Ne? Hayır, ne? Kesinlikle hayır! O benim sevgilim değil. Bu da nereden çıktı?" Baran omuz silkti.

"Öyle hissettim."

"Hayır, o benim sevgilim değil. Tolga benim..." Sustuğumda Ayaz kaşlarını çattı. Kendi kendine ne yaşadığını merak ediyordum bu çocuğun. "Ben onun kardeşiyim." diyerek sözlerimi tamamladığımda hâlâ aynı çatık kaşlarla bana bakıyordu. Ona bakmadım.

Parmak Uçlarındaki YabancıWhere stories live. Discover now