5.Bölüm-"Üç, iki, bir... Karanlık!"

2.1K 155 43
                                    

Yalanlar söylemeye alıştım, çünkü doğrular hep canımı yaktı. Bir yalan olmak istedim. Hiç olmak istedim. Olamazdım. Bende elimden geldiğince ruhumu yalanlarla boyadım. Değiştirmek istedim. Olamazdı. Olmadı.

Yalanı sevmedim. Yalan iyi geldi. İyi geldi ve ben yaptım.

Tolga bütün hepsiyle el sıkıştıktan sonra onların okuldan arkadaşlarım olduğuna inanmış bir şekilde tebessüm etti. Sibel de yanımda olmasaydı bize inanacağını sanmıyordum. Gerçi inanmasa bile pek bir şey değişmezdi. Sadece başımı ağrıtacaktı.

Gözlerimi diğerlerinin üzerine çevirdim. Karşılarında duran kişinin benim abim olduğunu düşündükleri için hepside uslu çocuk rolüne bürünmüştü. Baran bile artık küfür etmeden, ağır başlı birisi olarak dikiliyordu. Tolga'nın kaslı vücudu muydu onları dize getiren yoksa abi oluşu muydu bilmiyordum ama onun karşısında susmaları canımı sıkmıştı.

"Biz çıkalım artık." dedim çatık kaşlarımın altından bakarak.

"Nereye Reya? Okula neden gitmiyorsun günlerdir?" Tolga bir şeyleri sorgulamaya başlamıştı bile. Neyse ki asla ileriye gidemeyecekti.

"Biz bir projede görevlendirildik, onun için beraberiz Tolga."

"Benim neden bundan yeni haberim oluyor?"

"Tuvalete giderken de sana haber vereyim ister misin?" Kaşlarını çattı ve diğerlerine baktı. Onların yanında bu sözleri benden duymak onuruna dokunmuş olmalıydı. Bu benim daha fazla canımı sıktı. Hâlâ onurunu mu düşünüyordu?

"Ben senin,"

"Işık'ı aç bırakma." diyerek sözünü kestim ve evden çıktım.

Diğerleride peşimden çıkmıştı. Sokağın ortasında bir çember oluşturarak birbirimize bakarken Serra "Neyle gideceğiz?" diye sordu.

"Otobüsü çektirdik." diye yanıtladı Ayaz. "Dedemin tepemize binmesi an meselesidir."

"Ben araba falan çalamam bir daha Pala Bıyık'tan. Taksiye binelim."

"Oraya gittiğinizde size kamera görüntülerini vereceklerinden emin misiniz?" diye sordu Sibel. Hâlâ elimi tutmaya devam ediyordu.

"Vermeyecekler." dedim başımı iki yana sallayarak. "Orada madde satışları falan oluyor. Buna izin vermezler."

"Sen nereden biliyorsun?" diye sordu Ayaz. Sibel'le birbirimize baktık.

O gülmeye başlayınca dudaklarımı dişledim. "Gördüm. İşletmeci satışa izin veriyor ama kendisini riske atıp kamera görüntülerini önüne gelene açmaz." Sibel'in sevdiği çocuğu takip etmiştik ve orada birisine madde verirken görmüştük. Tabi daha sonra bizim onları gördüğümüzü farketmesinler diye Sibel'le sevgili rolü yapmak zorunda kalmıştım. O çocuk tam bir belâydı. Tam anlamıyla rezillikti. Okulda hâlâ herkes ikimizi sevgili sanıyordu.

"Polisler aldı." Baran Ayaz'ın sözleriyle elini sertçe alnına vurdu.

"Ayaz, aptal Ayaz! Adamlar polis tabii alırlar. Silmişlerdir diğer görüntüleri. Bize vermezler."

"Silmeleri için önceden haberdar olmaları gerekiyor."

"Bence silmediler çünkü madde alışverişi kameralarının görmediği o noktada yapılıyordu, dolayısıyla silinecek bir görüntüde olmuyor ortada. Ama yinede bize vermezler görüntüleri." Gözleri hızla bana yöneldi Tuna'nın. "Sen madde mi kullanıyorsun? Nil'e de mi verdin?"

"Ne?" diye sorguladım afallayarak.

"Neden Nil'i oraya götürdün, söyler misin? Bunca şeyi nereden biliyorsun? Hepsi mi tesadüftü, aklım almıyor!" Bakışlarım yere inerken Sibel biraz öne doğru çıktı.

Parmak Uçlarındaki YabancıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin