11.Bölüm-"Oyunbaz"

1.8K 117 126
                                    

Tuna bize doğru atılarak kadını ellerim arasından kurtardıktan sonra kadın ellerini boğazına doladı ve gözlerinden yaşlar süzülürken öksürmeye başladı. Birkaç kez arka arkaya öksürdükten sonra, "Konuş artık!" diye gürledim.

Korku dolu gözleri beni bulduktan sonra kadın başını salladı. "Tamam her şeyi söyleyeceğim." Gözleri ikimizinde üzerinde gezindi sonra başını çevirerek yola doğru baktı. "O kısa saçlı kadın bu aydınlık olan yoldan yanında bir adamla beraber gitti. Adamla önemli bir şey konuşuyor gibiydi. Bende burada otobüs bekliyordum. Beni görünce yanıma geldi ve, peşimden birileri gelir ve sana beni sorarsa bunları söyle, dedi."

Kaşlarım hızla çatılırken söylediklerine ihtimal vermeyen yanımla tereddüte düşen yanım çatışmaya başlamıştı. Kadın elini cebine atarak biraz para çıkarttı. "Bunu verdi, gitti. Nolur bana bir şey yapmayın."

Sessizliğimi koruduğum sırada Tuna kadının kolunu sıvazlayarak ondan ikimiz adına da özür diledi ve sonra kadın yanımızdan ayrıldı. Tuna karşıma geçtiğinde, "Sakın." dedim öfkeyle. "Tek kelime etme. Onu bulup her şeyi ondan dinleyeceğiz."

Aydınlık olan yola doğru ilerlerken Tuna da peşimden geliyordu. Neler düşündüğünü biliyordum ve o düşünceleri kendi zihnimden kovmaya çalışıyordum. Reya masumdu, hepte öyle kalacaktı. Onu o gece görmüştüm, sarhoş olunca hafızası gidiyordu işte! O bir şey yapmamıştı.

"Yapmadı lan!" dediğimde yanımda duran Tuna bana değişik gözlerle baktı.

"Ne diyorsun Ayaz?"

Dişlerimi birbirine kenetleyerek derin bir nefes aldım. "Reya ne yapmaya çalışıyor? Anlamıyorum!"

"Vardır bir açıklaması," dedi Tuna ondan beklediğimin tersine bir şekilde. "Peşin hüküm verme, bulunca soracağız işte."

Hızlı adımlarım gecenin uğursuz sessizliğini yararken Tuna, "Nereden biliyorsun bu yoldan gittiğini?" diye sordu. Barda ışıklar kapandığı zaman Reya'nın nasıl kendinden geçtiği geldi gözümün önüne. Sonra bana güvenip her şeyi anlatması. Bana güvenen hiç kimseye yanlış yapmazdım.

"Biliyorum."

"Ama nereden? Nasıl?"

"Biliyorum işte."

"Bir açıklamayı hak ediyorum."

"Onu tanıyorum Tuna, hislerime de güveniyorum."

"Hislerin yüzünden mi o kadının boğazına yapıştın. Ayaz, ya buradan gitmemişse?" dediğinde derin bir nefes aldım.

"Kadın buradan gittiğini itiraf etti, etmeseydi de zaten buradan gittiğini anlardım."

"Nasıl lan, nasıl?" Sonunda tahammülsüzce yakınan Tuna kendi kendine bir küfür mırıldanmıştı.

"Çünkü öyle." dediğimde Tuna'nın göz devirdigini hissettim.

"Ayaz... Onu ne kadar tanıyorsun?" Bu sefer daha çok şüpheci bir tonlamayla çıkan sesine karşılık içimde anlamı olmayan bir sıcaklık meydana geldi. Gözlerim bana göre uzun ama tüm dünyaya göre kısa bir süre dalgınca etrafta gezindikten sonra hafifçe gülümsedim.

"Onu tanıyacak kadar." dedim. O kızı tanıyacak kadar çok, bir o kadar da az tanıyordum Reya'yı.

"Hay sikeyim senin vereceğin cevabı." Tuna bana öfkelenerek önden yürümeye başlayınca bende dikkatimi yeniden etrafıma yönlendirdim. Yol kenarındaki evler gittikçe azalırken ağaçlar sıklaşmaya başlamıştı. Sanırım birkaç yüz metreden sonra tamamen orman yoluna dönecekti şuan üzerinde bulunduğumuz yol. Bu tarafta yaşamın olduğunu sanmıyordun çünkü neredeyse unutulmuş bir sokaktı. Reya burada, yanında bir adamla ne yapıyor olabilirdi ki?

Parmak Uçlarındaki YabancıWhere stories live. Discover now