10. Bölüm-"Cehennem Çiçeği"

2.2K 138 119
                                    

Kardelenler... Şuan hissettiğim duygu işte bu çiçeğe benziyordu. İmkansızlıklar selselesinin ortasında açan nadide bir güzellik. Berbat bir durumun  içindeyken yüzümde oluşan gülücükleri onlardan başka bir şeye benzetemezdim.

Ayaz bana ait olan beyaz montu giymiş ve önü kapanmadığı için bir atkıyla belini bağlamıştı. Ayaklarında terlikler, ellerinde eldivenler ve yüzünde gözlerini bile kapatan bir şal vardı. Elimde hamburgerle Işık'a yaklaşmaya çalışan Ayaz'ı ve inatla ona saldıran Işık'ı izlerken gülmekten kendimi alamıyordum.

"Seninki inatsa benimki iki kere inat!" dedi Ayaz. Onca tedbire rağmen yinede korkuyla yaklaşıyor olması ve şuanki tipi kesinlikle sürekli görmek isteyeceğim bir görüntüydü. Ellerimi silerek telefonumun kamerasını açtım, onları çekmeye başladım.

Işık köşeye sıkışmış, kuyruğunu havaya dikmiş ve sırtını kamburlaştırmıştı. Boğazından çıkan keskin hırıltılarla Ayaz'dan gelecek darbeyi bekliyordu. Ayaz eline bir battaniye alacakken, "Hayır," deyince bana baktı. "Karanlıktan korkuyor."

"O yalan değil miydi?" diye sordu Ayaz.

"Saçmalama, neden böyle bir yalan söyleyeyim?"

"Çünkü karanlıktan korkan sensin."

"O da korkuyor." dediğimde elindeki battaniyeyi bıraktı.

"Sana verdiğim söz, kedin içinde geçerli olabilir." dedi gülümseyerek. "Ama bu hizmetin bir bedeli olması gerekir." Ani bir haraketle Işık'ı yakaladı ve saldırmaması için patilerini tuttu. Hiç sakınmadan onu yüzüne bastırarak öperken Işık kurtulmak için çabalamaktan vazgeçmişti. Sadece huysuz bakışlarla etrafına bakınıyordu. O anları kameraya çektikten sonra telefonu kenara bıraktım. Ayaz Işık'ı rahat bırakırken, "Hizmetinin bedeli ödendi." dedim.

Ayaz üzerindekileri birer birer çıkartmaya başladı. "Evet, Işık hizmetimin bedelini ödedi. Peki, ya sen?" Sözleriyle afallarken yapmaya çalıştığı ima utançtan kaskatı kesilmeme sebep oldu. Gözlerini kısarak beni süzdükten sonra alayla güldü. "Niye kızardın?"

"Kızarmadım."

"Yanakların kızardı."

"Ev sıcak."

"Ev sıcak değil."

"Hastayım biraz." dediğimde elinin tersini uzatarak parmaklarını alnıma değdirdi. Siyah gözleri gözlerimin üzerine kapanırken elini yanağıma indirdi.

"Bencede hastasın." Geri çekilirken, "Hemde bana." dedi.

"Ukala!" diye söylendim.

"Reya, gerçekten çok üzgünüm senin için... Maalesef, bu hastalığın tedavisi yok."

"Seni yok edersem ortada hastalık da tedavi de kalmaz." dedim hırsla ve Ayaz'ın gözleri parladı.

"Bana hasta olduğunu kabul ettin."

"Ayaz, şansını zorluyorsun."

"Farkındayım."

"Sinirlenirsem..."

"Döversin." dedi ve ben onu onaylayarak başımı salladım. Rahatça kalçasını kanepeye yaslayarak kollarını göğsünde birleştirdi. "Benden iyi dövüşüyormuşsun, yersen..."

"Şüphen olmasın." dedim fakat gözlerim bir süre göğsünde birleştirdiği için kasılan kollarına omuzlarına ve göğsüne değdi. Onun şüphesi olmasındı ama benim şüphelerim vardı... Bu adam bu kadar kaslı mıydı öncedende?

"Ama ben görmediğim şeye inanmam." dedi ve ettiği teklif beni gülümsetti. Beni anlamış olacak ki yerden kalkmam için elini uzattı. Onun elini tumadan kendim ayağa kalktıktan sonra hâlâ eli havada duran Ayaz'a baktım. "Sen benim rakibim olamazsın ama..." dedim kibirle gülerek. "Ben yinede dövüşeceğim kişiye güvenmem. Kural bir, sahte boksör; rakibinin uzattığı eli tutmaktansa yerde kal."

Parmak Uçlarındaki YabancıWhere stories live. Discover now