8.Bölüm-"Gerçek Renkli Yalanlar"

1.9K 134 80
                                    

İnsan kendisine yabancı olur muydu hiç? Olurdu tabii. Hemde bal gibi olurdu. Zehir gibi olurdu. Ölüm gibi olurdu. Bir insan kendisini tanımazsa başka kimsede onu tanıyamazdı. Hiç bilinmeyen birisi, kendi ruhu tarafından bile tanınmayan birisi... Ayaz bana kendimi tanıtmayı, sonrada beni tanımayı teklif ediyordu.

"Nasıl?" diye sordum.

"Üç Reya gördüm. Şuan karşımda duran Reya, dün geceki Reya ve..."

"Ve?" dedim devam etmesini isteyerek.

"Birde senin bile tanımadığın o Reya." dedi ama hayır, başka bir şey söyleyecekti, hissetmiştim. Yinede gülümsedim. Bir çocuk heyecanıyla ellerimin arasındaki kaskı sıkıca tuttum. Ben on dokuz senedir taşıdığım bu bedeni, yükünü omuzladığım bu ruhu tanımak için heyecanlanmıştım.

"Her şeyi unut Reya." derken ses tonu değişti, hafif bir hal aldı, kalbim sızladı ama bu sefer daha başka hissettirmişti. "Sarhoş ol, ismini unut, o geçmişinde ne varsa onu unut, korkularını unut ama isteklerini unutma." dedi. Yaptım. O ne dediyse onu yaptım ben. "Şöyle şimdi, o kız ne yapmak ister?" Bana kız dedi. Bu sefer kötü hissetmedim, bu sefer kızmadım. Ayaz beni aşağılamamıştı. Aklımda bir çocuk canlandı. Kız. Ve onun bitmek tükenmek bilmeyen istekleri.

"Şarkı söylemek."

"Hadi o zaman." Ellerimin arasındaki kaskı alarak başıma yerleştirdi. Kaskı taktıktan sonra bırakmak yerine iki eliyle birlikte tuttu ve gözlerimin içine baktı. "O kız ne isterse onu yapacağım, her zaman..."

"Ne isterse mi?" diye sordum.

"Ne isterse." dedi. O hâlâ benim gözlerimin içine bakmaya devam ederken kendimi geri çekerek arkasına bindim. Motor haraket ederken "Sıkı tutun." dedi keyifle ve biz resmen ışınlanmaya başladık. O kadar hızlı kullanıyordu ki gözlerimi açıkta etrafa bile bakamıyordum. Saniye saniye akıp giden hayatta tehlikede olan canımda tehlikeye attığımız canlarda umrumda değildi, bu bana iyi gelmişti.

Kaskı çıkartarak ikimizin arasına koydum ve bacaklarımla motora sıkıca tutundum. Daha sonrasında gözlerimi kapatmış ve kollarımı iki yana açmıştım. Rüzgâr saçlarımı asılırken hiç olmadığım kadar özgür hissediyordum. Sanki buradayken bir ismim vardı, annem beni seviyordu, Tolga bana bir abi olmuştu, insanlar bana inanmıştı...

Ayaz'ın bir şeyler dediğini anımsadım ama motorun tiz sesinden dolayı onu anlamadım. Bir elimi Ayaz'ın omuzuna koyarak sıkıca tutundum ve ayağa kalktım. Ayaz'ın sırtının gerildiğini hissediyordum. Ben ayağa kalkınca motoru yavaşlattı.

"Reya!" Birkaç kez bağırınca geri oturdum ve onun yüzüne doğru yaklaştırdım yüzümü.

"Noldu?"

"İntihar etmek için başka yollar denemelisin, ben ve motorum buna hazır değiliz." dediğinde gülümsedim.

"O histeyken ölmek mi? Hayır, ben almayayım."

"Tutun ve motor durana kadar ayağa kalkma." dedi ve sonra ekledi, "Seni düşündüğüm için diyorum. Sana zarar verecek isteklerini yapamam."

Dakikalar sonrasında motoru bir mahalle düğününün önünde durdurduğunda kaşlarımı çatarak ona baktım. "Ne?" dedi gülerek. "Şarkı söylemek istemedin mi?"

"Ayaz, sen şakasın?" dedim ve önümdeki düğüne baktım. Sonrada neşeyle kahkaha atarak, "İnanamıyorum!" diye mırıldandım. Motordan inerek kaskını çıkarttı ve direksiyona taktı. Bende kaskımı çıkarttım.

"Hadi, gel benimle." Elini uzatarak düğüne doğru yürürken koşarak elinden tuttum ve heyecanla ilerledim. Ayaz sanki kırk yıllık aile dostunun düğününe gelmiş gibi bir rahatlıkla insanların arasına girerken gülerek etrafıma bakınıyordum.

Parmak Uçlarındaki YabancıWhere stories live. Discover now