21.Bölüm-"Adım Adım"

1.1K 85 82
                                    

Nefes nefese bir şekilde olduğum yerde durup ağaca yaslandıktan sonra küçük çantamın içinden suyumu çıkartarak dudaklarıma götürdüm. Işık hemen kendisini çimlerin üzerine atmış goril gibi yatarken onun yerinde olmayı istemiştim. Dünden beri kimseye ulaşamıyordum. Kafamı dağıtmak için spor yapmak istemiştim ama bu iş kesinlikle benim gibi tembel insanlara göre değildi.

Birkaç metre ilerideki bankta oturup denizi seyreden Serra'yı görünce kocaman şehirde karşılaşmış olduğumuz için şaşırarak doğruldum. Serra gözlerini silip ayağa kalktığında telaşla Işık'ı yattığı yerden kaldırarak peşinden koştum.

"Serra!" Zar zor önüne geçtiğimde sorgulayan bakışları yüzüme çevrildi. Önce nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Sonra da kulaklıklarımı çıkartarak şehrin gürültüsüne kucak açtım.

"Reya?" dedi Serra şaşkınca.

"Merhaba." dedim gülerek. "Nasılsın?"

"İyiyim," derken şuan yaptığımız konuşmayı garipsiyor gibiydi. "Neyse, gitmeliyim." Gideceği sırada kolundan tuttum.

"Ayaz'a ulaşamıyorum."

"Ben ne yapabilirim ki?" dediğinde ona umutsuzca bir bakış attım.

"Serra sence de bu ayrılık fazla uzamadı mı?" dedim ve Serra sözlerime katıldığı için sessiz kaldı. Bir şey söylemesini bekleyince, "Benden ne istiyorsun?" diye sordu.

"Sanki ben mi dedim aptal gibi kavga edin diye onlara."

"Herkes bir şeylere kızgın. Fazlasıyla büyük dertleri var, yanlış davranıyorlar." derken bir şeyler yapmasını çok istiyordum. En azından bana yardım edebilirdi. "Bunu düzeltelim. Yapabiliriz, Serra. Sende istemezsin küslüğün uzamasını."

"Tamam ama nasıl yapacağız o dediğini?" Sevinçle gülümserken, "Sen orasını bana bırak." dedim. "Ayaz benimle konuşmuyor, Baran seninle. Sen Ayaz'ı çağır. Ben diğer ikisini hallederim." dediğimde buna bozulmuş gibi surat astı.

"Ama hep bir araya geleceklerinden haberleri olmasın."

"Tamam." dedi Serra başını sallayarak. "Nereye?"

"Biraz işim var. Hallettikten sonra detaylıca konuşuruz. Gitmem gerekiyor." Serra öylece bana bakarken, "Teşekkür ederim," dedim ve yanından ayrıldım. Şimdi sıra avukatla buluşmaya gelmişti.

Sakin bir yere geçtikten sonra Damla'yı aradım. Telefonu kapanmak üzereyken açtığında, "Reya?" dedi merakla.

"Merhaba, şu kadının evine gitmek için buluşacaktık?" dedim günler öncesinde ayarladığımız şeyi ona hatırlatarak.

"Ah..." dedi Damla sitemle. "Aklımdan çıktı tamamen, kusura bakma. Bir saat içinde buluşsak sana uyar mı?"

"Evet, uyabilir." dedim utanmadan. Sanki görende beni iş kadını falan sanardı. Daha okula bile gitmiyordum. Zaten gidebilecek bir okulumun kaldığından da emin değildim.

"Tamam o zaman, Beykoz'da buluşalım. Seni oradan alırım."

"Tamam." Yine yere devrilmiş olan Işık'a bakarak hafifçe güldüm. Birbirimizi gaza getirip sürekli yatıyorduk, kesinlikle bu kedi bana zarardı. Onu yürütmeye kıyamayarak kucağıma aldığımda daha da kilo aldığını anlayınca başımı iki yana sallayarak onaylamazca kıkırdadım.

"Sen obezleştikçe daha çok ısırasım geliyor, haberin olsun!" diyerek beni zerre umursamayan Işık'ı tehdit ederek eve doğru ilerledim. Üzerime doğru düzgün bir şeyler giyip Işık'ın karnını doyurduktan sonra evden çıkıp Damla'yla sözleştiğimiz yere gittim. Arabasını bir kenarda görünce oraya doğru ilerleyerek yolcu koltuğuna geçtim.

Parmak Uçlarındaki YabancıDonde viven las historias. Descúbrelo ahora