13.Bölüm-"Yalnız Değilsin"

1.4K 114 171
                                    

Adımlarım hantalca dururken avukat arabayı düzlemek için çaba göstermeden kontağı kapattı ve aşağıya indi. Beyaz takım elbisesi dik omuzlarında muhteşem duruyordu. Şalı yeşil gözleriyle uyum içindeydi ve kendinden emin bakan o yeşil gözler benim üzerimdeydi. Yukarıya kıvrık duran dudaklarını ciddi bir biçimde sabit tutarken hafif kalkık kaşlarıyla beraber bana doğru bir adım attı.

Bu kadınsa ben fare falan olmalıyım.

"Bir yere gidiyordun sanırım, önemli miydi?" Bu soruya ne cevap vermem gerekiyordu? Ondan gizlemeli miydim? Hiçbir bok bilmiyordum. Gözlerimi bağlayıp bir boşluğa atmışlardı beni, sadece seslerini duyduğum insanlara güvenmekse oldukça zordu.

"Değildi." diye yanıtladığımda arabasını kilitledi.

"Güzel, o hâlde konuşabiliriz."

Kadından çektiğim gözlerimi yere indirirken sıkıntıyla soludum. Benim oraya gitmem gerekiyordu ve avukat her şeyi bozmuştu. Belkide düzlemişti, bilmiyordum.

Yeniden eve geçtiğimizde iki bardak kahveyle salona girdim ve kanepede sessizce oturan avukatın yanına ilerledim. Kahve kupasının birisini ona uzatarak sallanan sanayeye oturdum.

"Tek yaşadığını sanıyordum?" Gözleri etrafta gezinirken Ayaz'ın çıkartmış olduğu kıyafetlerime ve geçen gün giydiğim ayakkabılarına bakıyordu. Dikkatliydi. O ayakkabıları geri vermeyi unutmuştum ve Ayaz böyle bir talepte bulunmamıştı. "Yoksa onlarla mı kalıyorsun?" Bu sorunun cevabını biliyor olduğunu tahmin ediyordum ama yinede cevapladım.

"Tek yaşamıyorum, kedim var."

"Reya, bana kelime oyunu yapma çünkü o kadar da fazla vaktimiz kalmadı. Onların tehlikeli olabileceğini söylemiştim sana."

Gözlerimle usulca onu süzdüm. Ben onun aksine böyle bir şey düşünmüyordum çünkü ortada bilinmeyen bir adam faktörü vardı. Bu Ayaz, Tuna, Baran veya Serra değildi, olma ihtimali de yoktu. Ayrıca bir avukata göre hayatıma fazla karışmıştı. Artık birileri benim hayatımdan uzak durabilir mi? "Demek ki bir şeyleri göze almışım." dediğimde araladığı dudaklarından onaylamazca mırıldandı.

"Abin konuşmuyor ama tehdit edildiğinden artık eminim. Birilerini korumak zorundayım dedi, bu senden başkası olamaz."

Ufacık bir an gülümseyerek başımı önüme eğdim. Beni korumak mı? Tolga mı? "Belkide parasını aldığı annesini korumak istiyordur." derken sesimin öfkeli çıkmasına engel olamamıştım. Bu konu fazlasıyla canımı sıkıyordu. Ondan nasıl para alırdı? Yıllar önce pişman olduğunu dile getirip benimle yaşamayı isterken onları tamamen hayatından sildiğine dair yeminler etmişti. Beni nasıl yeniden kandırarak böylesine iğrenç bir duruma sokabilirdi ki? Ona hiçbir zaman yeniden güvenmemiştim ama bunu beklemezdim. Gerçi onun gibi bir ana kuzusundan da başka bir haraket beklemek saçmalık olurdu.

O değil abi olmak, insan bile olamazdı.

"O da olabilir ama ilk seçenek sensin. Çünkü benden bir şey rica etti... Seni uyarmamı. Ne hakkında olduğunu bilmiyorum fakat yanındaki çocuklardan kesinlikle hoşlanmadım. Onlarla ilgili olabilir Reya, dikkatli ol." Gözleri bir müddet yüzümde gezindi. "Abin seni gerçekten düşünüyor."

Benim bir abim yoktu. Avukat, benim bir abim hiç olmadı. Beni düşünmezdi, düşünmedi de...

"Bilmem gereken bir şey var mı? O geceki nottan bir başka var mı, ya da her neyse işte?"

Alev gibi yanan yeşil gözlerinin içine bakarken yutkundum. Bu suçun altında kalırsam ezilip yok olacaktım. Her yolu denemem gerekiyordu ve eğer tek başıma haraket edersem insanlar bana yine inanmayacaktı. O hâlde bir şeyler onların gözü önünde olmalıydı, değil mi? Her şeyi tek başıma öğrenmek yerine onlarla beraber öğrenirsem ilk defa birileri sözüme inanırdı.

Parmak Uçlarındaki YabancıWhere stories live. Discover now