14.Bölüm-"Kimsin Sen?"

1.6K 98 238
                                    

Gözlerimi Işık'ın sesiyle açtığımda hemen yanımda olan, sırt üstü bir şekilde yatmış ve Işık'la oynayan Ayaz'ı gördüm. Lâcivert perdeler henüz açılmadığı için oda karanlıktı ancak Ayaz duvar altındaki aydınlatmaları çalıştırmış, zifiri karanlığın önüne  geçmişti. Bedenimi daha önce hiç olmadığı kadar dinç hissediyordum ancak göz kapaklarımda yoğun bir ağırlık vardı. Ayaz uyandığımı fark etmeden Işık'la ilgilenmeye devam ediyordu.

Yüzü gülüyordu ve bu gülüş dünyadaki en güzel gülüştü. Hafif kemikli burnunun kenarları gülerken biraz daha yukarı çekiliyordu ve karanlık gözleri kısılıyordu. Koyu kaşları, saçlarından birkaç telle karışmış, beyaz teninde birer kalın çizgi gibi duruyordu. Birden başını bana doğru çevirince gözlerimi kapatma aptallığında bulundum. Karanlık hızla bana kucak açarken yeniden gözlerimi araladım, zaten ona baktığımı da fark etmişti.

"Çok özledim." dedim uykulu bir tonlamayla. Öylece bana bakarken Işık'a doğru kaldırdım elimi. "Gel buraya." Ayaz'ın yüzündeki gülümseme çoktan yok olmuştu. Işık'ı kucağıma alıp yüzüme bastırarak tüylerini öptüm. O da beni özlemişti, onu öpüp sıkmama rağmen sesini çıkartmıyordu.

"Sonunda uyandın," dedi Ayaz yatakta doğrularak. Bana sırtını dönerek komodinin üzerindeki sigara paketine uzandı. "Seni beklerken onunla dost bile olduk." Hafifçe tebessüm ederek Işık'ı bir kez daha öptüm.

"Seni bir daha görmeyeceğim diye çok korktum." diye mırıldandım. Bunu kime dediğimi anlamamış bir şekilde bana bakmadan sesime dikkat kesilse de yeni bir cümle kurmadım. Bende emin değildim o cümleyi hangisi için kurduğumdan. "Bana kızgın mısın?" Sorumdan sonra omzunun üzerinden bana baktı. Bir cevap vermeyerek cevabımı verince, "O zaman neden buradasın?" diye sordum yeniden. Dün geceki sözlerini unutmak istiyordum.

"Çünkü ben verdiğim sözleri tutarım, senin aksine." dedi sigarasından bir nefes daha alırken.

"Ben sana yalan söylemedim!" Ses tonumdaki sitem ve öfkede haksızmışım gibi bunu duyunca o da sakinliğini bozdu.

"Benden gizledin!"

"Anlatamazdım!"

"Ama avukata anlatmışsın!" dediğinde dudaklarımı birbirine bastırarak sızlayan kalbimden sonra iç çekmemek için kendimi zor tuttum, yinede beceremedim.

"Beni sokak ortasında tek başıma bırakıp gitmeseydin sanada anlatırdım belki." O an karanlık gözleri gerçek bir karanlığa dönüştü ve parça parça yüreğime damladı. Bu sefer verecek bir cevabı olmadığı için susunca yataktan kalkarak odadan çıktım. Arkamdan kalkıp geldiğini bilsemde durmadım. Merdivenlerden indiğimde Tuna gülerek elindeki tabağı elime tutuşturdu.

"Günaydın Reya!" Kolunu omzuma atarak beni salona doğru götürdü. "Baksana ne bulduk!" Serra ve Sibel yere oturmuş önlerindeki birkaç kâğıta bakıp gülerken Baran bir köşede tepinerek sitem ediyordu. Onu tanımasam ağlıyor sanardım çünkü yüzünü buruşturmuş, sesini ağlayan bir çocuğa özgü şekilde değiştirmişti.

"Günaydın Reya!"

"Günaydın!"

İkisinede aynı şekilde karşılık verirken gülerek tabaktaki çeri domateslerden birisini ağzıma attım. "Noluyor?" Sorarken bile istemsizce gülmüştüm, burada fena bir şeyler dönüyordu. Tuna tabaktaki salatalık dilimini alıp ucunu ısırdı ve diğer ucunu da benim ağzıma sokarak kolunu omzumdan çekti.

"Gel, bak Baran'ın sünnet fotoğraflarını bulduk." Gözlerim irice açılırken hevesle Tuna'nın yanına diz çöktüm ve elimdeki tabağı kenara bıraktım.

Baran'ın gözleri korkuyla aralanırken, "Reya!" diye haykırdı. Tuna gülerek fotoğrafı bana doğru uzatırken ellerini saçlarının arasından geçirerek, " Hayır, bücür hayır!" diye bağırmaya devam etti. "Bakma onlara sakın!"  Fotoğrafa baktım. Baran'ın pantalonu yoktu, üzerine kırmızı bir tişört geçirmişlerdi. Sarı saçları uzundu ve yüzü ağlamaktan neredeyse üzerindeki tişörtle aynı renge bürünmüştü. Ve inanamazsınız ama elinde tuttuğu bir şeyi açıkta olan pipisine doğru uzatırken arkasındaki adamlar ona engel olmak için atılmışlardı.

Parmak Uçlarındaki YabancıWhere stories live. Discover now