chapter two

4.1K 117 255
                                    

Merdivenlerden aşağı hızla indiğimde gerçekten kötü hissediyordum. Atıl şu an annesi ve babası ile birlikte beni bekliyordu. Dahası, babasından nefret ediyordum ve muhtemelen o da benden nefret ediyordu. Merdivenlerden indiğimde gülüşme seslerinin geldiği yöne doğru ilerledim. Yemek masasına doğru yaklaşırken herkes dönüp bana baktı. Bütün bakışların üzerimde olmasından nefret ediyordum. Atıl ayağı kalktığında masanın önünde durdum. "Baba, tanıştırayım. Asena, kız arkadaşım." Babası ayağı kalktığında bana nefretle bakıyordu. Elini uzattı. "Ateş, memnun oldum." Sabah olan olayı hiç yaşanmamış farz ederek gülümsedim ve elini tuttum. "Ben de memnun oldum." dediğimde elini ateşe değer gibi çekti.

Atıl'ın annesinin yanındaki sandalyeye oturdum ve elbisemi düzelttim. "Umarım yemekleri beğenirsin." dedi annesi. Doğrusu buradan olaysız çıkmak dışında hiçbir beklentim yok Işıl hanım.

Herkes tabaklarına yemekleri koymaya başladığında yemeklere göz attım. Yemek masasının ortasında büyük tabakta duran pirzola, yanında lazanya ve diğer tarafta ise börülce salatası ve soslu makarna vardı. Hangi sos olduğunu çözebilmek adına makarnaya dikkatle bakmaya başladım. Muhtemelen sadece kremayla yapılmıştı. Adeta sorumu cevaplarcasına "Beşamel sosuyla yaptım onu..." dedi annesi. "İçerisine krema, soğan, baharat ve biraz viski koydum." Fazla paraya doymamış olan insanların otantik zevkleri gerçekten benim için her zaman bir merak konusu olmuştu.

Gülümseyerek Işıl hanıma döndüm. "Ben de hangi sos olduğunu çözmeye çalışıyordum." dediğimde o da gülümsedi. Pirzola tabağının üzerinde duran maşaya uzandım ve pirzola parçasının birini tabağıma koydum. Börülce salatasının olduğu kaseyi alıp biraz da salatadan koydum ve kaseyi eski yerine bıraktım. Herhalde bu kadar yemek yeterdi, fazla koyarsam görgüsüz gibi olurdum. Zaten et yediğimde çabuk doyuyordum.

Ben düşüncelerime dalmışken Atıl'ın babası olacak o densiz adam yanındaki büyük şarap şişesine uzandı ve tıpasını çıkarttı. "Reşit olduğun için içki içmende bir sorun olmaz diye düşünüyorum..." dedi annesi. "Ha, hayır. Sorun değil." Atıl'ın babası konuşmamızı umursamadan önümde duran kadehe beyaz şarabı doldurdu. "Tabağına neden az yemek koydun?" diye sordu Ateş bey. Bey demek de ne kadar doğruysa... "Et yiyince çabuk doyuyorum." dediğimde tekrardan beni umursamıyor gibiydi. "Yemekleri beğenmedin mi yoksa?" dedi. "Hiç tatmadığım yemeği nasıl beğenmeyebilirim ki?" dediğimde, mantıklı cevabımla onu alt ettiğimi düşünüyordum. "Bilmem, belki lazanya sevmiyorsundur. Belki de küçük bir kız olduğun için sosun içine viski eklendiğinden ötürü makarnayı yemiyorsundur..."

"Ateş, rahat bırak kızı." dedi Işıl hanım. Evet, gerçekten beni rahat bırakması gerekiyordu, eğer rahat bırakmazsa gerginlikten bayılabilirdim. "Bir şey demedim." dedi ve tabağına döndü. Ateş, Işıl ve Atıl. İsimlerinin birer parçalarını birleştirip çocuklarına Atıl ismini uygun görmüşlerdi herhalde...

Sanırım bu zekayla fazla yaşamayacaktım.

Atıl'ın babası, bana nefret dolu gözlerle bakan kibirli adam pilottu. Daha araba kullanamıyorken nasıl bu adama uçağı emanet ediyorlardı? Annesi Işıl hanım ise hostesti. Yanlış hatırlamıyorsam aralarında 6 yaş vardı. Atıl bana ailesinden o kadar çok bahsetmişti ki, resmen ailelerinden bir birey kadar bilgiye sahip olmuştum. Tabii iyi anlaşmalarına da şaşırmak gerekirdi zira babasının bu kadar densiz bir adam olması nedeniyle bu pek mümkün gibi durmuyordu.

Bıçağımla pirzoladan bir parça kestim ve çatalımla alıp ağzıma attım. Gerçekten lezzetliydi. Işıl hanımın yaptığını göz önünde bulundurursak cidden yemek yapmakta usta olduğunu çekinmeden söyleyebilirdim. "İleride hangi mesleği yapmak istiyorsun Asena?" annesinin yönelttiği soru ile birlikte kafamı yemekten kaldırdım. "Matematik bölümü okuyup akademisyen olmak istiyorum."

you can be the boss, daddy. +18Où les histoires vivent. Découvrez maintenant