chapter thirteen

3.1K 104 88
                                    

Arabanın hafif açık olan camından içeri giren sert rüzgar yüzüme çarparken, elimdeki kartı inceliyordum. Kuzey Saygın. Avukat. Sabit hata bağlı bir telefon numarası, şehir merkezinde bir avukatlık bürosu.

İlk kez yaşımdan oldukça büyük bir adamla, bir arkadaşımın babası olmayan bir adamla, tanışıyordum. Bir iş sahibiydi, oğlu vardı. Bu adamın kendi iradesiyle benimle tanıştığına inanmak güç geliyordu. Genelde tanışmaya değer bir insan olduğumu düşünmüyordum. Fazla arkadaşım da yoktu, Atıl ile birlikte olduktan sonra arkadaş edinmeye başlamıştım. Genelde soru çözerdim. Yeteneğim yoktu. Gitar çalmayı bilmezdim. Piyano eğitimleriyle geçen bir çocukluğum da yoktu.

"Elindeki ne?" Kafamı karttan kaldırdım ve Ateş beye döndüm. Yola bakmaya devam ediyordu. "Bir avukatın bilgilerinin olduğu kart." Bana döndü, kısa süreli bir bakış atıp tekrardan yola döndü. "Bir avukata mı ihtiyacın var?"

"Hayır, yok. Eşyalarımı toplamak için yukarı çıktığımda bir adamla tanıştım. Onun kartı." Ateş bey çatık kaşlarıyla bana döndü. Sinirle bana attığı bakıştan sonra tekrardan önüne döndü.

"Ben neden eve gidiyorum?" diye sorduğumda yoldan gözünü ayırmadı. "Bilmem, eve gittiğinde annene sorarsın." Ateş beyin bana böyle davranması sinirimi bozuyordu. Önüme döndüm ve doğrulup kartı cebime koydum.

Tekrardan koltuğa yaslandım ve olabildiğince rahat olmaya çalıştım. Eğer bu tatile gelmemiş olsaydık, saygılı bir oturuş sergiliyor olurdum.

Ancak onun saygısız küçük kızı olmak için elimdeki her şeyi vermeye hazırdım.

Biraz uykuluydum, uyanalı da çok olmamıştı oysa. Araba çok sessizdi, az biraz açılmış camdan giren sert ve soğuk rüzgar beni mayıştırmaya yetmişti.

Tatilim beklediğim gibi değildi. Atıl ile aramı düzeltmeyi umduğum tatilde, babasına karşı bir şeyler hissettiğimi anlamam fazla trajikomikti.

Sessiz olması canımı sıkıyordu. O günden sonra tekrardan yalnız kalmıştık ancak ağzını bıçak açmıyordu.

"Bugün tanıştığım avukatın bir oğlu varmış." diyerek sessizliği bozdum. "Ne kadar güzel..." diye mırıldandı. "4 yaşında." dedim. "Bu bilgilerin hayatımı kurtaracağına emin olabilirsin." dediğinde kıkırdadım. Hayır, hayatını kurtaracağını düşünmüyorum ancak belki beni kıskanabilirsin diye düşünüyorum.

"Bir avukata ihtiyacınız olursa sizi de yönlendirebilirim." dediğimde kendimi pazarlamacı gibi hissediyordum. Saçmalıyordum. "İnce düşüncen için sana minnettarım ancak şirketin avukatı işimi görüyor."

O avukatın boşanma avukatı olduğunu sanmıyorum babacığım.

Fazla stabildi. Herhangi bir duygu belirtisi yoktu. Hızla arabaya giren rüzgarın sert sesi, arabada duyduğum tek sesti. "Annem numaranızı nereden almış?" dediğimde yoldan gözünü ayırmadı. "Ben Atıl'dan aldım. Otele geldiğimizde merak etmemesi için onu bilgilendirmiştim." Düşünceli olması beni memnun etmişken, annemle konuşması beni rahatsız etmişti.

"Teşekkürler." dediğimde halen bana dönüp bakmamış olması da beni rahatsız etmeye başlamıştı. "Derslerin nasıl?" dediğinde duraksadım. "Yaani... Okul yeni açıldı sonuçta, bir şey diyemiyorum." diyerek geçiştirdim. "Bu sene mezun olacaksın, okul yeni açıldı diye bahaneyle kurtarabileceğini mi sanıyorsun?"

"Üniversiteyi kazanabileceğimi düşünüyorum." dedim. "Ya kazanamazsan?" dedi ve bana döndü. "O zaman tekrar sınava girerim... Atıl ile şartlarımız bir değil." dediğimde afalladı ve önüne döndü. "Belki bir babam olsaydı bunları düşünmeme gerek kalmazdı. Özel üniversiteye giderdim." deyiverdim.

you can be the boss, daddy. +18Where stories live. Discover now