chapter seven

3.4K 97 191
                                    

Gözlerimi açtığımda annem başımda dikiliyordu. Gözlerimi ovuşturmaya başladığımda, "Kalk çabuk, bana bunun hesabını ver!" dedi annem. Yumruk yaptığım ellerimi gözlerimden çektim ve anneme döndüm. Elindeki sigara paketiyle karşımda dikilmişti.

"Yağmur'un." dedim direkt. "Yağmur'un ha? Öyle mi? Bakalım öyle mi?" diyerek hızla odamdan çıktı. Yataktan kalktım ve etrafa bakındım. Yerde süpürge duruyordu. Annem muhtemelen odamı temizlerken sigara paketini bulmuştu.

Elindeki telefonuyla hızla yanıma geldi. Evet, başlıyorduk. Annem Yağmur'u arayacak ve sigaranın ona ait olmadığını öğrenecekti. Ben bitmiştim. Telefonuyla uğraşmaya başladığında "Anne ben aylar önce reşit oldum, farkında mısın?" diyerek sitem ettim. "İstersen 40 yaşında ol, benim evimde benim kurallarım geçerli!" dedi ve tekrar telefona döndü. Aramasını engellemek isterdim ancak bunun için hızlı bir şekilde düşünmem gerekiyordu.

Yine de geç kalmıştım. Yağmur'u aramaya başladı ve aramayı hoparlöre aldı. "Anne bana karışamazsın!" dediğimde kısık bir sesle "Sen anne olduğunda, sen çocuğuna karışmazsın!" dedi.

"Efendim Nazlı abla?" Yağmur telefonu açtığında kendime lanetler okuyordum. "Canım merhaba..." dedi annem şirinlikle. Yüz ifadesinin hiç de şirin olduğunu söyleyemezdim. "Ben Asena'nın odasında sigara paketi buldum." dedi annem. Gerçekten bitmiştim. "Sana ait olduğunu söyledi kendisi." Annemin bu detayı vermesi iyi olmuştu zira Yağmur durumu anlayıp beni kurtarabilirdi.

"Aa orada mı kalmış? Ben de bulamayınca dışarıda düşürdüm sandım." Derin bir nefes verdiğimde annem şüpheyle bana döndü. "Evet canım, ben de bir an Asena'dan şüphelendim. İstediğin zaman gelir alırsın." Yağmur'un durumu toparlaması gerçekten iyi olmuştu. Annem sigaraya karşı çok hassastı ve muhtemelen canıma okurdu. "Tamam o zaman, ben bir ara gelir alırım." Annem paketi yatağıma attı ve Yağmur ile konuşurken odamdan çıktı. Bu atış daha çok şey gibiydi... "Bu paketin sana ait olduğuna adım kadar eminim ancak delillerim yetersiz."

Neyse ki sıyrıkla atlatmıştım ancak annemin bir sonraki darbesi ölümcül olabilirdi. Odama bakındım ve dağılmış saçımı kaşıdım. Yorgun hissediyordum... Yatağa yatıp uyuma fikriyle boğuşurken çalışma masamın üzerindeki çalar saati gördüm. Bugün günlerden pazardı ve saat tam olarak 17:58 idi. Yani haftasonumu bir soruyla heba etmiştim...

Saatlerimi heba ettiğim soruya Ateş bey ise sadece 10 dakikasını vermişti. Evet, gerçekten sinir bozucuydu ancak bu Ateş beye karşı olan kinimi biraz olsun indirmişti. Onun bana yardımcı olması iyi niyetli gibi görünse bile, bana olan bakışlarındaki kini görmek zor değildi. Yani... Aslında bu daha çok şeytani bir yardım gibiydi. Belki de Atıl ile ayrılmam için kafasında bir şeyler tasarlıyor olabilirdi.

Kafamda kurduğum saçma senaryolara son verip çalışma masama doğru ilerledim ve telefonumdaki şarj cihazını çıkarttım. Ekran açıldığında gelen birkaç bildirime dikkatle göz gezdirdim ve kendime belli etmemeye çalıştığım hayal kırıklığıyla telefonu tekrardan eski yerine koydum. Açıkçası saçma bir şekilde o bildirimlerin arasında Ateş beye ait olan bir bildirim görmeyi çaktırmasam da bekliyordum.

Saçmalıyordum. Ateş bey neden bana yazmalıydı ki? Sadece bir soruyu çözmemde yardımcı oldu diye, kaldı ki az önce bunun şeytani olduğunu düşünüyordum, bana mesaj atacağını mı düşünmüştüm? Gerçekten saçmalıyordum ve bu saçmalığa bir son vermeliydim.

Yüzümü yıkamak için odamdan çıktım ve tuvalete doğru ilerledim. Her adım attığımda eski parkelerden çıkan ses sinirlerimi bozsa da bunu umursamamaya çalıştım. Ufak şeylere takılmamalıydım.

Tuvalete girdim ve musluğu açtım. Musluktan akan soğuk suyla ellerimi yıkarken aynaya dönüp kendime baktım. Saçlarım dağılmış, saçımdaki toka gevşemişti. Elektriklenen saçlarım yerçekimine meydan okurcasına havadaydı ve bu halimle Karl Marx'tan farkım yoktu.

you can be the boss, daddy. +18Where stories live. Discover now