chapter nine

3.1K 92 220
                                    

Gözlerimi açtığımda güneş ışığı odaya vuruyordu. Işıktan ötürü gözlerimde hissettiğim acı tarifsizdi. Gözlerimi ovuşturdum ve etrafa bakındım. Atıl'ın yatağı dağınıktı ve kendisi yatakta değildi. Odanın etrafına bakındığımda, odada da yoktu. Ayaklandım ve tuvalete doğru ilerledim. Kapı aralıktı. Girdiğimde Atıl içeride değildi.

Eğer büyük bir salak olmasaydım onu otel odasında aramak yerine denize gittiğini düşünebilirdim. Neyse ki büyük bir salaktım.

Aynanın karşısına geçtim musluğu açtım. Önce ellerimi yıkadım, ardından elimde su biriktirip yüzüme çarptım. Elimle yüzümü ovuşturduktan sonra doğruldum ve musluğu kapattım. Şimdi ise dişlerimi fırçalayacak, sonra bikinimi giyip çıkacaktım.

Ancak dedim ya, ben gerçekten büyük bir salaktım zira diş fırçamı almayı unutmuştum. Derin bir nefes verip küvetin yanındaki büyük dolabı açtım. İçerisindeki küçük boylarda olan şampuanları elimle ittim. Bir diş fırçası ve macunu görmeyi bekliyordum.

İkinci raf ve sonrasında ise havlular vardı. Kendime lanetler okuyarak dolabı kapattım. Aynanın yanındaki küçük dolap tek çaremdi, bu yüzden tekrardan aynanın karşısına geçtim.

Dolabı açtım ve içerisinde, tıpkı diğer dolapta olduğu gibi, otelin isminin yazılı olduğu bir etikete sahip küçük boyda şampuanlar vardı. Şampuanları ittiğimde, pakette duran diş fırçasını ve markanın tanıtım amaçlı yaptığı küçük boy diş macununu gördüm. Diş fırçasını alıp paketini yırttım. Ardından diş macununu döküp ıslattım ve dişlerimi fırçalamaya başladım.

İşim bittiğinde musluğu açtım ve akan suya doğru yaklaşıp ağzımdaki köpüğü temizledim. Köpüğü tamamen temizleyene kadar suyla uğraştıktan sonra musluğu kapattım ve doğruldum.

Islak dudağımı elimin tersiyle silmeye çalıştım ve odaya geçtim. Yatağa doğru ilerleyip yastığı kaldırdım ve telefonumu aldım. Telefonun kilidini açıp rehbere girdim.

Atıl'ı arayıp telefonu kulağıma götürdüm. Arama birkaç çalışta açılmıştı. "Günaydın sevgilim." dedi Atıl. "Günaydın Atıl, sahilde misin?"

"Evet, şezlonglardan birinde güneşleniyorum. Zaten çok şezlong yok burada. Fazla insan da yok." Niye bu kadar erken gitmişti ki... Saat daha 10'a gelmemişti. "Tamam, geliyorum birazdan."

"Asena babamı da uyandırsana gelirken... Bir saate beni uyandır, demişti." Derin bir nefes verdim. Ateş beyin yüzüne bakmak bile istemiyordum. "Tamam." demekten başka çare yoktu.

"Öpüyorum, görüşürüz." dedi ve aramayı kapattı. İçimde oluşan sıkıntıyı umursamadan şifonyerin yanındaki çantama doğru ilerledim. Eğildim ve çantamın fermuarını açıp içini kurcamaya başladım.

Siyah bikinimi aldığımda doğruldum ve elimdekileri yatağın üzerine atıp soyunmaya başladım.

Önce atletimi, daha sonra şortumu çıkarttım ve hepsini yatağa attım. İç çamaşırımı da çıkarttıktan sonra yatağın üzerindeki bikinimi alıp giyindim.

İç çamaşırımı ve kıyafetlerimi çantaya sıkıştırmadan önce çantamdan siyah kot şortumu altım ve kıyafetlerimi koyup çantayı kapattım.

Evet, o kadar aptaldım ki güneş kremi bile almamıştım yanıma. Acele edeyim derken neredeyse hiçbir şey almamıştım. Dahası, plaj havlusu bile almamıştım ve bu aptallığım beni öldürecekti.

Yapacak bir şey yoktu. Atıl'dan havlusunu ve kremini rica edecektim.

Şortumu giydim ve aynadan kendime baktım. Siyah kot şortum ve siyah bikinimin yakıştıklarını söyleyebilirdim. Otelin plaja yakın olduğunu bildiğimden ötürü üzerime tişört giyme gereksinimini hissetmiyordum.

you can be the boss, daddy. +18Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang