chapter twelve

3.3K 114 86
                                    

ufak açıklama: atıl karakterini başından beri metin akdülger olarak hayal ettim. metin akdülger ancak medcezir'deki orkun haliyle düşünürsek iyi olur...

Yanaklarımda hissettiğim buselerle gözlerimi açtım. Mırıldanarak kafamı yastığa gömdüğümde "Hadi, kalk artık." dedi Atıl. "Saat 8'e geliyor."

Atıl'ın sesini duymamla birlikte içimde bir huzursuzluk oldu. Dün gece yaşananları düşünmek içimdeki huzursuzluğun başlıca sebebiydi.

"Asena, annemle babam akşam yemeği için bizi bekliyor." Annesi mi? Işıl hanım mı gelmişti? Yatakta hareketlerdim ve doğruldum. Atıl'ın yüzüne bakmak benim için yeterince bir ızdırap olmuşken, bir de Işıl hanımın yüzüne bakacaktım.

"Günaydın sevgilim." Atıl karşımda dikiliyordu. "Ne zaman geldin?" dediğimde, "Bir saat falan oldu. Annemi havaalanından aldım." dedi. Afalladım. Hava kararmıştı. "Baban," dedim. Sorar gözlerle bana bakmaya başladı. "Baban hakkımda bir şey dedi mi?" dediğimde şaşırmış gibi görünüyordu. Ateş beyin olacaklardan bahsedeceğini sanmıyordum... Yine de bu kadar güvenmek doğru değildi. O adamın hala benden nefret ettiğini düşünüyordum.

"Bir şey demedi... Ne demesini bekliyordun?" dedi merakla. "Sürekli uyuduğum için laf eder sanmıştım..." diye mırıldandım. "Yok sevgilim, niye laf etsin?" dediğinde ayaklandım. "Ne bileyim Atıl?" Tuvalete doğru yürümeye başladım. "Ben elimi ve yüzümü yıkayayım, dişlerimi fırçalayıp işlerimi halledeyim... Sonra ineriz."

Afalladığında tuvalete girip kapıyı kapattım. Musluğu açıp avucuma doldurduğum suyu yüzüme çarptım. Kendime gelmek istiyordum. Kafamı toparlamak zorundaydım. Yaptığım şey tam olarak bir aptallıktı. Erkek arkadaşımla iyi giden, en azından Atıl için iyi giden, bir ilişkim vardı. Beni seviyordu, bana değer veriyordu.

Ben ise onun babasını seviyordum.

Kendime itiraf etmek çok zordu. Ateş beyin odasından çıktıktan sonra, odamda duş alırken çok düşünmüştüm. Kabullenmek zor olsa da, Ateş beyin en ufak cümlelerinden kendime anlam çıkartmış, ondan hoşlanmıştım.

Kaybedecek bir şeyim vardı...O da Atıl'dı. Atıl'ı kaybetmeyi gözümde büyütmüyordum.

Ancak Ateş beyin kaybedecek çok şeyi vardı. Zaten bitmiş olan bir evliliği, karısı ve oğlu vardı. Özellikle de oğlu... Atıl'ı canından çok seviyordu.

Küçük bir kızın teki için bunları kaybetmeyi göze almazdı. Bir kadın için de almazdı. Bu durumda ben ise küçük kızın teki oluyordum.

Diş fırçasının üzerine macunu gelişigüzel döktüm. Fırçayı ıslattım ve musluğu kapatıp dişlerimi fırçalamaya başladım.

Atıl ilkini benim uğruma silip atmıştı. Ben ise ilkimi babası uğruna silip atacaktım...

Kafamdaki düşünceleri kovmaya çalıştım ve tuvaletteki işlerimi halledip tuvaletten çıktım. Atıl yatağın üzerinden kalktığında, "Giyineceğim, böyle gelemem." diyerek durdurdum. Afalladı ve tekrardan oturdu. Ben ise poşetlere doğru eğildim. "Şunları dolaba yerleştirelim." dediğimde, "Ben yerleştiririm sevgilim, sen yorma kendini." dedi Atıl. Poşetleri kurcaladım. İçinden kısa bluz ve kot şort çıkarttım.

Çantamın içinden sütyen çıkartıp yatağa doğru yaklaştım. Elimdeki kıyafetleri yatağa atıp atletimin ucundan tuttum. Atletimi üzerimden çıkartıp attığımda Atıl beni izliyordu. Altımdaki şortu da çıkarttığımda iç çamaşırımla kalmıştım. Açık pencereden gelen esintiyle göğüs uçlarım belirginleşmiş, vücudumdaki tüyler kabarmıştı.

Yataktan sütyenimi alıp üzerime geçirdim. Kopçayı takmaya çalışırken Atıl ayaklandı ve arkama geçti. "Dur, ben hallederim." dedi. Ellerimi sütyenin kopçasından çektim.

you can be the boss, daddy. +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin