chapter four

3.7K 115 265
                                    

Son derse yeni girmiştik. Rehberlik dersindeydik. Atıl yanımda kağıda bir şeyler karalarken ben ise hocanın kendiyle ilgili anlattığı anıları dinliyordum. "Yani eğer babam olmasaydı muhtemelen asla öğretmen olmazdım. Bazen hayatınızda bu tarz dönüm noktaları yaşayabilirsiniz..." Atıl oflayıp puflamaya başladığında ona döndüm. "Biz bu dönüm noktasını dinlemek zorunda mıyız?" diyerek fısıldadığında Ersin arkasına dönüp Atıl'a gülmeye başladı. "Bu konuşma da benim için büyük bir dönüm noktası oldu. Mesela bugün dershaneyi ekip bizim elemanlarla bira içmeye gideceğim."

Birlikte gülüşmeye başladıklarında tekrar önüme döndüm. "Asena, ne oldu? Canın sıkkın gibi duruyor." Atıl'ın dediği şeyle ona döndüm. "Hava çok sıcak, son ders... Daha ne kadar sıkılabilirim ki?" dedim oflayarak. "Haklısın cidden, ne diye bu okulları erkenden açıyorlarsa? Devlet okulları önümüzdeki ay açılacak. Hem para ödüyoruz hem işkence çekiyoruz." O bunları söylerken ben ise yüz hatlarını inceliyordum. Babasına benziyordu ancak tam olarak aynısı diyemezdim. "Babamla dün arabada bir şey konuştunuz mu?" diyerek konuyu değiştirdi birden. "Nereden çıktı bu?"

"Hiç, öylesine. Babam eve pek sinirli geldi de, seni hiç sevmemiş gibi görünüyordu. Annemle senin hakkında konuştular." Ne konuşmuşlardı kim bilir? Kazayı anlatmış mıydı acaba?.. "Ne konuştular?" dedim merakla. "Onu duymadım ama konuştuklarını görünce çok sevindim."

"Ne alaka? Ya hakkımda kötü şeyler söylüyorlarsa?" dediğimde gülümseyerek bana döndü. "Neredeyse 1 yıldır birbirlerinin yüzüne bile bakmıyorlar. İlk defa bu kadar hararetli konuştuklarını gördüm." Şaşırmıştım doğrusu, evde aralarında bir şey olduğunu hiç yansıtmamışlardı. "Neden ki?" dediğimde bana daha da yaklaştı ve fısıltı tonunda konuşmaya başladı. "Ben de tam bilmiyorum... Bir gece babamla bağıra çağıra kavga ettiler ve o günden sonra babam odaya yatmak için bile gitmemeye başladı... Bazen salondaki koltukta, genelde ise misafir odasında uyumaya başladı. Bazen eve hiç gelmediği bile oluyordu. İzmir'in içinde bir-iki tane daha evi var, orada kalıyordu muhtemelen. 1 yıldır da doğru düzgün konuştuklarını hiç görmedim." Pek şaşırmamıştım doğrusu... Babası olacak o herif o kadar kibirliydi ki, bu sebepten normal karşılıyordum.

"Niye ayrılmıyorlar peki?" dediğimde kendime kızmadan edemedim. Özel hayatları beni ilgilendirmiyordu. "Bilmem, belki ben varım diye ayrılmıyorlardır."

"Saçmalama Atıl, 5 yaşında çocuk musun sen?" Yüzü düşmüştü. "Değilim tabii... Ya ne bileyim, başka neden olabilir ki? Belki de hâlen birbirlerini seviyorlar..." Ailesi, daha doğrusu babası beni hiç ilgilendirmiyordu ancak yine de ona destek veriyormuş gibi görünmek adına konuşmayı sürdürdüm. "Eminim sevdikleri için ayrılmıyorlardır. Kafana takma sen... Hem annen çok güzel bir kadın, onu bırakacağını zannetmiyorum." Afalladı ve telefonuna baktı. Ben ise önüme döndüm ve Selin hocaya kulak vermeye çalıştım.

"Babam çıkışta beni almaya gelecekmiş. İstersen yarın kahve içmeye gidelim." diyen Atıl'a döndüm. "Olur, fark etmez." Tekrardan kafamı hocaya çevirdim ve ellerimi çenemin altına koyup dinlemeye çalıştım.

"Babam seni de eve bırakabileceğini söyledi." Atıl'a döndüm. "Yok, zahmet olmasın hiç babana. Ben tek giderim." Bana garipseyerek baktığında "Evim iki adım yer zaten Atıl..." diyerek açıklamamı yaptım. Bir süre mesajlaştıktan sonra telefonunu bıraktı ve önüne döndü.

"Baban neden seni almaya gelmiş ki? Eviniz çok uzak değil." Atıl afalladı. "Evet uzak değil, zaten servisle gidiyorum ama babamın bugün uçuşu var. Gitmeden önce benimle vakit geçirmek istiyor."

"Babanın seninle ilgilenmesi çok güzel." dediğimde gülümsedi. "Bir dakika kaldı çocuklar, toparlanın isterseniz." dedi Selin hoca. Masanın altında duran defterimi aldım ve arkama dönüp çantamın içerisine yerleştirdim. Çantamın fermuarını kapatıp koluma taktığımda Atıl da defterlerini kolunun altına alıp çantasını omzuna takmıştı.

you can be the boss, daddy. +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin