chapter twenty-four

2.5K 94 260
                                    

"Yanılıyorsun." dedi. "Seni sadece korumaya çalışıyorum, bu yüzden tanımadığın adamlar ile görüşmeni istemiyorum." Gözlerimin içine bakıyor ve tane tane konuşarak kendini açıklıyordu. "Seni o adamla..." dedi ve sözünü yarıda kesip yüzünü sıvazladı. "Ben hislerimi insanlarla paylaşmaktan hiç haz etmem." kelimeler ağzından adeta birer küfür gibi çıkıyordu. "Bu en nefret ettiğim şeylerden biri..."

Lafını bölerek "Bilmez miyim?" dedim, alayla. "Bilseydin sana karşı duygularım olduğunun da farkında olurdun. Sen ise burada bana, benim tarafımdan sevilmediğin ile ilgili yakınıyorsun." Bakışlarımı kaçırdım çünkü onun gözlerine baktığım her an kendimi ona teslim etmek istiyordum ancak geçmiş tecrübelerim ona güvenmemem için bana adeta baskı uyguluyordu. "İnan bana, his beslemediğim herhangi bir insanı bir saniye bile yanımda tutmam." Ateş'in bu sözleri beni fazlasıyla şaşırtıyordu. İçimdeki tarif edilemez duygunun fitilini ateşlemiş gibiydi.

"Sana değer veriyorum." dedi. "O kadar saf ve masumsun ki... Sana kıyamıyorum bile. Sana bağırdığımda kendime kızıyorum sürekli... Ama bunları yapmazsam sana sahip olamayacağımı düşünüyorum. Hep kontrolümde olmanı istiyorum ki seni koruyabileyim..." Kendimi gülümsememek adına zorlasam da, yüzümde buruk bir gülümseme belirdi.

İki elini de yanaklarıma yerleştirip yüzümü biraz daha kendine çevirdi ve "Bu zamana kadar yaptığım her şey adına özür dilerim." dedi. "Seni gerçekten seviyorum ve seni kaybetmek istemiyorum." Gülümsedim. Biraz gergin görünüyordu ancak o da bana gülümsedi. "Ben de seni seviyorum ama..." Derin bir nefes verdim, o ise ellerini yanaklarımdan çekip içki dolu bardağına uzandı. "Ama bu sene benim için çok önemli... Senelerdir üniversiteye hazırlanıyorum çünkü başka şansım yok ve senenin başından ipin ucunu kaçırdım bile... Bu olaylar beni çok yoruyor, disiplinimi koruyamıyorum." Bütün dikkati benim üzerimdeydi.

"Senin istediğin üniversiteye gideceğine inanıyorum. Mutlaka başarırsın, asla şüphem yok ancak oldu ki bir yerde tıkandığını hissedersen bu konuda endişelenme." duraksadı ve cümlesini kafasında toparlamaya çalıştı. "Bırak." dedi. "Zorlama yani... Yanında olduğumu unutma. Üniversite masraflarını seve seve karşılarım." Şaşkınlıkla ona baktım. Amacım böyle bir şeyi ima etmek değildi. "Hayır, hayır, olmaz. Saçmalıyorsun."

"Bu utanılacak bir şey değil. Benden bunu rica minnet istemedin, ben sana teklif ettim." Başımı telaş ile olumsuz anlamda salladım. "Ben de teklifini reddediyorum. Sana bunu yapamam." Söylediği şey beni deli gibi utandırmışken, o ise sadece güldü. "Niye?" Alaycı bakışları üzerimde gezinirken durdum ve kafamı toparlamaya çalıştım. "Çünkü bu aldığın bir çantaya veyahut hediyeye benzemez." Aslında... Kendime bile söylemeye utanıyordum ancak üniversite masraflarımı Ateş karşılasaydı bu muhtemelen muhteşem olurdu. Çalışma masasında kafa patlamak zorunda kalmaz, sınava yaklaştığım her günü hesaplayıp beynimin etini yemezdim belki. Rahatça gezip tozar, kaç soru çözdüğümün derdine düşmezdim. "Buna yapacağın masrafı bir düşünürsen, sen de ne demek istediğimi anlarsın." Gülümsüyor, sakince yüzümdeki tatlı telaşımla kelimelerimi nasıl dizdiğimi izliyordu.

"Bir şirket sana burs vermek istediğinde o şirkete hayır mı dersin?" Başımı, bir saat içinde tekrar ve tekrar yaptığım gibi, yeniden olumsuz anlamda salladım. "Demem ancak sen..." Lafımı böldü. "Bunu da bir burs olarak düşün. Başarılısın, istikrarlısın ve bu yüzden sana böyle bir şekilde destek olmak, hayallerinin peşinden gitmene yardımcı olmak istiyorum." Derin bir nefes verip öylece durdum. Bunu yapmasını ekseriyetle isterdim ancak bunu söyleyecek yüzü kendimde bulamıyordum. Utancımdan yerin dibine girerdim. Ancak bunu tekrardan reddedersem, fikrimce Ateş anlayışla karşılardı zira bana karşı asla ısrarcı bir adam olmamıştı. Zaten bana karşı bir kez ısrarcı olsaydı belki de bu durumda olmazdık.

you can be the boss, daddy. +18Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang