iki; "her şeye rağmen eğlenmek"

899 134 36
                                    

Hayata geriden başlamış çocukların hayat karşısındaki hızını daha yüksek tutması gerekirdi. Çünkü onlar diğer çocuklardan daha geride başlamışlardı ve onlar gibi olabilmek için daha farklı davranmaları gerekirdi. Yoksa geride kalır, hor görülür ve sonunda ise yok olurlardı. Hayat zaten onların yüzüne başlangıçta gülmediği gibi devamında da kolaylık sağlamazdı.

Birçok anlamda geriden başlamış olan sekiz oğlan ise tutunmak için birbirlerine sahiplerdi işte. Ne olursa olsun her şey için birbirine sığınır, sorunları birlikte atlatmaya çalışırlardı. Biyolojik aileleri olmasa da birbirlerine sahiplerdi çünkü. Aile kavramı birbirlerinden ibaretti.

Yeni okul döneminin açılışından bu yana bir buçuk ay geçmişti ve liseye yeni başlayan dörtlü az çok alışmışlardı lise hayatına. Hala en şanslılar Hyunjin ve Seungmin'ken, Jisung ve Felix de alışmıştı işte. Arkadaş edinme konusunda Felix Jisung'tan daha iyiydi ve bu yüzden okuluna daha iyi alışmıştı zaten. Jisung ise yalnızlığını dert etmemeye çalışıyordu. Ne de olsa öğle yemeklerinde Minho vardı. Fazlasında gözü de yoktu zaten. Tek korkusu Minho'nun da arkadaşlarıyla takılmaya başlayıp onu yalnız bırakacak olmasıydı.

Bir de bu bir buçuk ayda lisenin o kadar da beklediği gibi bir yer olmadığını öğrenmişti. Hiç de o dizilerdeki gibi tozpembe değildi yani. Çünkü insanlar iyi değildi. Daha küçük olmalarına rağmen zehirli dilleri vardı insanların. Dünyanın en güçlü silahı da dillerdi zaten.

Jisung okulda, ailesi olmadığı için ona söylenen şeyleri arkadaşlarına anlatmadı. Ya da daha ilk haftadan onun ailesi yok diye kimsenin onunla arladaşlık kurmak istemediğini de anlatmadı. Fiziksel bir zorbalığa uğramasa da sözlü olarak arada sırada söylenen şeylerden de bahsetmedi.

Üzmek istemedi onları. Chan bir duysa Jisung'a çok kızardı anlatmadığı için ama diyemedi işte. Diğer arkadaşları güzel şeyler anlatırken o bunları söyleyemedi.

Minho'nun da bunları yaşayıp yaşamadığını merak ediyordu bir de. Minho ona hiçbir şey anlatmazdı, kimseye anlatmazdı ama onun da bunları yaşayıp yaşamadığını merak ediyordu. Ona da mı ailesi olmadığını söylüyorlardı? Kimsenin onu sevmeyeceğini, ailesinin bile sevmemiş olduğunu mu hatırlatıyorlardı ona da? Keşke o ilk gün ailesinin öldüğünü söyleseydi diye düşünüyordu Jisung. En azından o zaman bu kadar kötü şeyler söylemezlerdi. Ama bilmiyordu ki insanların bu kadar kötü kalpli olacağını.

Şimdi ise Jisung hiç istemeye istemeye okula gitmek için hazırlanıyordu. Arkadaşlarına bu isteksizliğini belli etmemek çok zordu üstelik. Chan ile aynı odada kaldığına ilk defa pişmandı Jisung. Çünkü Bang Chan küçük kardeşlerine her zaman dikkat eder, onlar söylemeden bir sorunları olduğunu anlamak isterdi. Neyse ki Jisung iyi bir oyuncuydu.

Üstlerini giydikten sonra kafeteryaya indiler hep birlikte. Kahvaltı sırasında Jisung'un morali biraz yerine geldi her zamanki gibi. Ve kahvaltı hiç bitmesin istedi yine ama gerçeklerle yüzleşmek zorunda kaldı ve Minho ile birlikte okul yolundaydı şu anda.

"İlk sınavlara az kaldı. Gerginsindir kesin."

Jisung için sınavlardan daha gerici şeyler olduğu için onları düşünememişti bile. Zaten derslerde de zorlanıyordu kafasını veremediği için. Arkadaşlarının onu kötü notlar için yargılamayacağını bilse de hayal kırıklığı yaşatmaktan korkuyordu.

"Gerginim." dedi kısaca. Normalde Minho ile konuşmak için can atardı ama son günlerde hiçbir şeye hevesi kalmamıştı. Minho da bunun farkındaydı.

"İlk sınavınız olduğu için çok zorlamazlar ama zorlansan bile sorun değil, biliyorsun değil mi? Notlar hiçbir anlam ifade etmiyor."

Minho düz düşünen biriydi biraz. Ortalama bir öğrenciydi ve çok fazla çalışmazdı çünkü ona göre okul bir anlam ifade etmiyordu. İleride bir meslek edinmesi gerektiğini biliyordu, hatta bir aileye sahip olmadığı için en çok onun ve onun gibilerin ihtiyacı vardı buna. Ama bunun için kendisini zorlayacak birisi değildi işte.

for youth [minsung]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin