on; "elin değdi, acımaz daha"

707 124 75
                                    

Okul başlayalı bir ayı geçti, artık lise ikideyim fakat geçen seneden bir farkı olduğunu söyleyemezdim. Geçen senenin başından tek farkı artık yanımda Shuhua'nın olmasıydı. O da olmasa kafayı yermişim gibi geliyordu zaten.

Minho hyungla artık hiç yurda birlikte dönmüyorduk. Okulun ilk gününden itibaren arkadaşlarıyla takılmaya geri dönmüştü. Yaz boyu dışarı çıktığında da onlarla çıktığına emindim zaten, hala onları bırakmamış olması sinirimi bozuyordu.

Son sınıf olmasına rağmen derslerine o kadar da önem vermiyordu. Biz başıboş çocuklardık, bizim okumaktan başka şansımız yoktu fakat o geleceğini hiç önemsemiyordu sanki. Bu fena halde canımı sıkıyordu fakat onunla bu konu hakkında konuşamıyordum. Okul başlar başlamaz eskiye dönmüştük çünkü. Yine hayatından çıkmış gibi hissediyor ve onu bazı teneffüslerde izleyip de acı çekmekten başka bir şey yapamıyordum.

Sanki okuldayken özellikle uzaklaşıyordu benden. Kafamda kuruyor olma ihtimalim çok yüksekti, belki de saçmalıyordum fakat yazın az da olsa yakınlaşmışken şimdi geçen sene ilmek ilmek işlediği ayrılışımızı yenilemişti. Neden bunu yapıyordu, neden benden gidiyordu bilmiyordum. Benden gidişini geçmiştim de artık, takıldığı kişiler canımı daha çok sıkıyordu.

Evet hala o kişilerle beraberdi ve hala onlarla takılmaya devam ediyordu. Onlarla arkadaş olmak istemediğine emindim. Ya da böyle olmasını umuyordum, bilmiyorum. Bir sebebi olduğuna emindim. Aramızda sevgisini gösterme konusunda en zorlanan oydu fakat bizi sevdiğini biliyordum. Buna inanmak istiyordum. Ne zaman ona sinirlensem aklıma eski anılarımızı getiriyor ve bizi sevdiğine olan inancımı güçlendirmeye çalışıyordum.

Küçükken, Seungmin ve diğer üçümüz dokuz yaşındayken bir keresinde Seungmin salıncaktan düşmüştü. Mahalledeki eski ve küçük diye çok kişinin gitmediği ve bu yüzden bizim sahiplendiğimiz parka o zamanlar sık sık gider ve oynardık. Sahip olabildiğimiz en lüks yerlerden birisiydi zaten.

Hyunjin o zamanlar salıncaktan atlamayı öğrenmişti ve bize hava atıyordu. Jeongin'in yapmasına izin vermiyorduk fakat biz inatla deniyorduk. Hyunjin yapamadığımızda bizimle dalga geçiyordu ve bu yüzden kesinlikle çok fena hırslanmıştık, yani en azından ben hırslanmıştım. Sonucunda da başarmıştım, sallanırken salıncaktan atlamış ve Hyunjin'i kapak ettiğim için de fazlasıyla keyiflenmiştim. O yaşlarda en çok kavga ettiğim kişi oydu ve onu sinir etmiş olmak acayip hoşuma gitmişti.

Seungmin deniyordu. Ona çok hızlı sallanmamasını ve yavaşken atlamayı denemesini söylemiştik fakat Felix'in de yapmasından sonra atlayamayan tek kişi kalmasından dolayı iyice sinirlenmişti. Sonra salıncaktan atlamıştı ve dengesini kuramadığı için dizlerinin üstüne düşmüştü. Biz ne olduğunu bile anlayamadan Minho hyungun tam da Seungmin'e çarpmak üzere olan salıncağı tutmak için koşmasını hatırlıyordum. Sonrasında dördümüzü de bir güzel azarlamıştı çünkü bunu yapmamamız için bizi defalarca uyarmıştı öncesinde.

Seungmin iki dizi de kanarken ağlıyordu ve onun avuç içlerine ve dizlerine bulaşmış toprakları görmek benim de ağlayacak seviyeye gelmemi sağlamıştı. Ağlamamıştım ama ondan sonraki birkaç gün boyunca onunla ilgilenmiştim. Minho hyung ise bizi azarlamasına rağmen Seungmin'i sırtına alıp yurda kadar taşımıştı. Seungmin'in sümükleri hyungun omuzlarını kirletmesine rağmen hyung bir şey söylememişti üstelik. Hyunjin, Felix, Jeongin ve ben ise sessizce peşlerine takılmıştık.

Bu yalnızca şu anda aklıma gelen küçük bir anıydı. Geçmişimizde çok fazla onun tarafından koruyup kollandığımız anılar vardı. En az Chan hyung kadar abiliğimizi yapmışlığı vardı, en az Chan hyung kadar bizim için çabalamışlığı da vardı. Zaten bu yüzden Chan hyung ona emanet etmişti bizi ya.

for youth [minsung]Where stories live. Discover now