on bir; "vicdan ve kalp çatışması"

679 109 99
                                    

Okuldaki not bırakan gizemli kişi bugün çıkışta arka bahçeye gelmemi ve kendisini göstereceğini söylemişti. Shuhua sonunda kendisini ortaya çıkarma cesaretini gösterdiğiyle ilgili laf söylese de ben anlayabiliyordum onu. Birine ilanı aşk yapmak kolay şey değildi sonuçta ve cesaretini anca toparlayabilmişti büyük ihtimalle.

Notu sabah, ilk dersten hemen önce koyduğu için tüm gün aklımda dolanıp durdu. O kişinin benden daha heyecanlı olduğuna emindim. Zaten bendeki biraz da stresti. Kalbini kırmadan birisini nasıl reddedeceğimi düşünüyordum ama yüzüne karşı başkasını sevdiğimi de söyleyemezdim ki. Korkuyordum da bu yüzden.

"Başkasını sevdiğin için çocuktan özür dileyecek gibi bir halin var." Shuhua tabii ki de neler düşündüğümü biliyordu.

"Kalbini kırmak istemiyorum."

Başını sonunda çözdüğü testten kaldırıp bana baktı. Öğle arasındaydık ve yemekten sonra sınıfa çıktığımızda canım arkadaşım benim düşünceli halime dayanamadığı için beni salıp ders çalışmaya başlamıştı. Tabi yine de dayanamamış olacak ki el atıyordu şimdi de.

"Birilerinin kalbi kırılmak zorunda."

Bazen onun gibi her şeye mantıkçı bir bakış açısıyla bakabilmek istiyordum. Ondan akıl almak sanki büyüğümden alıyormuşum gibi hissettiriyordu ve kesinlikle ona minnettardım.

"Kıran taraf olmak kötü, tamam mı?" dedim sitemle. Bu sefer kalemini de bıraktı ve sırada da bana doğru döndü.

"Sanki gidip dalga geçeceksin duygularıyla. Başkasını seviyorsun diye suçlu olmuyorsun Jisung. Ayrıca birisinin seni sevmesine odaklanmak yerine yine kendi sevgini ön plana koyuyorsun. Belki de bu iş sayesinde bir şeyler değişebilir de, bilemezsin."

Aslında bundan korkuyordum. Birileri kafamı karıştıracak ve benim Minho'ya olan aşkım sarsılacak diye ödüm kopuyordu. Sağlıksız bir düşünceydi belki ama kendimi bildim bileli içimde bir yerlerde ona hayran ve aşık bir taraf varken bunsuz varolamazmışım gibi hissediyordum.

"Bilmiyorum Shu," dedim bezgin bir halde. Artık düşünmekten yorulmuştum. "Bugün göreceğiz işte."

Daha fazla üstüme gelmedi neyse ki. Konuyu değişti ve bana dün akşam izlemeye başladığı dizide sinirini bozan bir anı anlatmaya başladı. Kafamı güzel dağıtmıştı. Bir kere daha arkadaşım olduğu için şükrettiğim andaydım.

Öğle arasının sonuna kadar konuştuk. Sonra dersler başladı. Çıkışa kadar teneffüslerde sınıftan çıkmadım. Vakit yaklaştıkça gerginliğim artıyordu ve gittikçe midem bulanmaya başlamıştı. Gerilmesi gereken asıl kişi ben olmasam da elimde olmuyordu işte. Hayatımda ilk defa birisi beni seviyordu. Yani, eğer yanlış anlamamışsak seviyordu ve bunu söyleyecekti.

"Seninle gelmemi ister misin?"

Son ders bittiğinde sınıftakiler hunharca sınıftan çıkarken ben olabildiğince yavaş toparlandığım için biricik arkadaşım halimi anlamıştı tabii ki. Teklifini kabul etmeyi çok isterdim, gerçekten fakat bu karşı tarafa büyük bir saygısızlık olurdu. O yüzden böyle bir şey yapamazdım.

"Olmaz," dedim Shuhua'ya. Bunu ne kadar isteksiz söylemişsem gözlerime beni ikna etmeye çalışır gibi bakıyordu fakat bakışlarımı kaçırıp da kabul etmekten son anda vazgeçmek zorunda bıraktım kendimi.

O toparlanmış olmasına rağmen beni bekledi. Gerçekten de yapabildiğim en yavaş şekilde toparlanmıştım. En son askılıktan montumu alıp giydiğimde gitmem gerektiğini biliyordum. Aslında oyalanma sebebim okulun iyice boşalması ve rahatsız edilmeme isteğimdi. Eğer o erkenden gidip de beni bekliyorsa gelmediğimi görüp üzülmüştür büyük ihtimalle ama bunu da düşünüp kendimi daha fazla vicdan azabına sokmamaya çalışıyordum.

for youth [minsung]Where stories live. Discover now