dört; "ilk arkadaş"

893 123 51
                                    

İkinci dönem başladı. Aklıma birkaç ay öncesi, ilk dönemin başlangıcındaki heyecanım gelirken içim biraz burkuldu. Şimdiki isteksizliğim canımı acıttı sanki. Oysa böyle olacağımı hiç tahmin etmezdim. Okulumun böyle olacağını da etmezdim aslında. Hayat gerçekten de tahminlerinizi ve beklentilerinizi altüst etmek için vardı işte.

Sekizimiz de kahvaltımızı ettikten sonra okullarımıza gitmek için dağılmaya başladık. Yurdun bahçesindeydik yani. Minho hyungla birlikte diğerlerinin yanından ayrılıp okulumuza doğru ilerlerken şimdilik sessizdik ikimiz de. Ayaklarım sanki geri adım atmak ister gibi gidiyordu. Okulumu değişmek istiyordum ama kimse benim için bunlarla uğraşmazdı. Onlarca çocuğun olduğu yurtta bu tarz şeyler önemsizdi. O yüzden gitmek zorundaydım istemesem bile.

Minho hyunga bakış attım, o da çok sessizdi. Konuşma açan genelde ben olduğum için garipsememem gerekiyordu fakat bendeki isteksizlikten midir bilmem, onda da bir şeyler varmış gibi hissediyordum. Yine de her şeye rağmen gülümsemeye çalışıp konuşma başlatmaya çalıştım.

"Özledin mi okulu hyung?" Aklıma o an sadece bunu söylemek gelmişti. Onun da benim gibi olmadığını duymaya ihtiyacım vardı belki de.

"Okulu hiçbir zaman özlemem ben Jisung."

Bunu okuldan gerçekten hiç hazzetmiyormuş gibi, ki öyleydi de, ama genel olarak okulları kast ederek söylemişti sanki. Ya da ben öyle anlamak istedim. Yine de güldüm söylediğine. O da gülüp önüne döndü sonra.

"Bizim okumamak gibi bir şansımız yok ama."

Devlet reşit olduktan sonra sadece okuyorsak burs vermeye devam ediyordu. Üniversite okumayanlara da personel olarak iş imkanı sağlıyordu genelde. Devlet torpili yani ama asgari ücretli olanından. Yine de şikayet etme hakkımız yoktu. Ailesiz olmamızın suçu devlet değildi sonuçta ve yaptıklarına minnet duymamız bile gerekti aslında.

İkimizde de yeni döneme girmiş olma heyecanı yokken okula vardık. Bahçede birçok birbirini özleyen arkadaş grubu vardı. Birbirleriyle konuşuyor, gülüşüyorlardı. İstemsizce Minho'ya biraz daha yaklaştım. Savunma mekanizmasıydı, benim de arkadaşım var demek ister gibiydi sadece. Minho hyungun yanımdan gitmemesi için dua etmeye başlamıştım bile ayrıca.

Neyse ki Minho hyung hiçbir yere gitmedi. Aksine beni ve hissettiklerimi anlamış gibi dimdik yanımda durdu giriş töreni başlayana kadar. Her zaman yanımda olacağını belli edermiş gibi hem de, bana ne çok yakın ne çok uzakta durdu. Okul duvarının bir köşesinde dikildik öylece yan yana. Hoşuma gitti. Zaten onunla yaptığım her şey hoşuma giderdi, öylece yan yana dikilmek bile.

Sonra zaten tören için sınıf sırasına geçmemiz gerekmişti. En arkadaki yerimi aldım her zamanki gibi ve önümdeki sınıf arkadaşlarıma ilk defa baktım iki haftalık tatilin ardından. Gerçi benim için üç hafta sayılırdı. Zira karne günü de pek suratlarına bakmamıştım.

Müdürümüz klasik dönem başı konuşmasını yaptı. Uzadıkça öğrencilerin homurtu dolu sesi artmaya başladı ve bitirmek zorunda kaldı, çok şükür ki. Sonra da hepimiz sınıflarımıza dağıldık.

Sıram cam kenarı en arkanın bir önüydü. Arkamdaki sıra boştu. Genelde uyumak için kullanılırdı orası. Ne zaman biri otursa peşinden ufak şakalar gelirdi tabi. O yüzden oraya birinin gelmesini istiyordum. Düzgün birinin daha doğrusu.

Tanrı ilk kez benim yanımda olmaya mı karar vermişti bilmiyorum fakat ilk dersin hocasıyla birlikte sınıfa biri gelmişti. Uzun, siyah saçlı bir kız. Doğal güzelliği herkesi etkisi altına alan ve fazlasıyla zarif görünen biriydi. Gülüşü de çok güzeldi ayrıca.

for youth [minsung]Where stories live. Discover now