🦋 Her şeyim

258 42 97
                                    


~İyi okumalar~

Hayatımda en haz etmediğim durumlardan birisiydi bu. Henüz uykuya doymamıştım ancak gün ışığı uyanmam için inatla yüzüme vuruyordu. Ne kadar karşı çıkıp uyumak için dirensem de yeniliyordum. Uyku mahmurluğu ve yaşadığım olaya duyduğum öfkeyle gözlerimi araladığımda yattığım yerde açılmak için iyice gerinmiştim. Yatak odalarımızın pencereleri doğuya bakmazdı. Bu evi seçmemi sağlayan en büyük etken buydu. Şu an güneş yüzünden güne başlamamın tek sebebi dün gece salonda uyuyakalmamdı. İki gündür yatağımda uyuyamıyor ve güne agresif bir şekilde başlıyordum. Üstelik bugün boş günümdü.

Yerimden kalkıp ilk başta rutin işlerimi halletmiş ve daha sonra yapacak bir şey yok artık diyerek mutfağa geçip bir şeyler hazırlamıştım. Normalde en pratik ne varsa onu yapardık ancak bugün tuhaf bir şekilde uğraşmak istemiş ve pankek yapmaya karar vermiştim. Genelde ikimiz için kahvaltı hazırlayan kişi Jungkook oluyordu çünkü ben sabahları oldukça halsiz uyanıyordum. Bunun geceleri deli gibi uyumamdan kaynaklandığını düşünürdük.

Her şeyi hazırlayıp yüzüme kocaman keyifli bir gülümseme yerleştirdiğimde saat dokuza geliyordu. Jungkook şaşıracak ve bu kadar uğraştığım için eminim ki yine ifadesiz yüzüyle gözlerini devirip dalga geçecekti. Gülerek mutfaktan çıkıp odasına doğru ilerledim. Bendeki ışık hassasiyeti Jungkook'a ses olarak yansıyordu. O ışık açıkken bile uyuyabilirdi ancak duyduğu en ufak bir sese uyanırdı. Aslında şimdiye kadar yanıma gelmesi gerekirdi. Kapısını tıklayıp açmak için kolu indirdiğimde açılmayan kapı kaşlarımın çatışmasına neden olmuştu. Kapıyı mı kilitlemişti? Emin olmak için birkaç kez daha açmayı denedim ancak başaramayınca "Jungkook?" diyerek seslenmiştim.

"Bizim için kahvaltı hazırladım, uyuyor musun? Neden kilitli bu kapı?" karşılık olarak herhangi bir ses duymamam içimdeki endişe duygusunu harekete geçirmişti. Kapıya çarpan elim çok daha sert bir şekilde vurdu pürüzlü yüzeye.

"Jungkook, iyi misin?"

"Kahvaltı istemiyorum! Git başımdan!" diye agresif bir tonda kulağımı dolduran sesiyle sorgulamadan rahatlamıştım çünkü biraz daha sesini duymasaydım kesinlikle kapıyı kıracaktım.

"İyi misin? Kapıyı aç lütfen,"

"Beni rahat bırak," dedi hâlâ aynı ses tonuyla ve sakin kalmak adına derin bir nefes aldım. İlk şoku üstümden attığımdan olsa gerek artık hâlini merak etmeye başlamıştım çünkü sesi iyi gelmiyordu.

"Sorun ne? Şu kapıyı aç da konuşalım,"

"Anlama sorunun mu var Taehyung! Yalnız kalmak istiyorum. Siktir git!" diye bağırdığında kaşlarım iyice çatılmıştı. Sabah sabah ne yaşamıştı da bana küfür edecek kadar sinirliydi.

"Pekala, bugün boş günüm. Kahvaltı edip Sana'yla buluşacağım. Odadan çıkmaya karar verdiğinde kahvaltı etmeden sakın derse gitme." dedim. Benim aksime bugün onun en yoğun günüydü. İki önemli dersi vardı. Daha sonra da boks antrenmanına gidiyor ve yorgun bir şekilde eve gelip genellikle uyuyordu. Cevap vermeyince yanaklarımı şişirip içime doldurduğum nefesi dışarıya saldım ve özenerek hazırladığım kahvaltıyı tek başıma yapıp hazırlandıktan sonra da evden ayrıldım. Sana'yla buluşacağım kafeye vardığımdaysa onu tek başına keyifsiz bir şekilde otururken görmüştüm.

"Sana?" dedim yanına vardığımda ve beni gördüğü gibi ayağa kalkıp kollarını boynuma doladı.

"Taehyung ben çok üzgünüm," ağlamaklı sesiyle elimi sırtına yerleştirip okşamıştım.

"Hey, sorun ne?" benden ayrılınca sandalyesine geri oturmasına yardımcı olmuştum. Elleriyle yüzünü kapatmıştı hızlıca.

"Dün akşam babamlarla yemeğe gittiğimizde annem anlattı. İlk sevgili olduğumuz zamanlarda bizim evde teyzeme yakalanmıştık, onu hatırlıyor musun?" başımı sallarken bana bakmış ve iç çekişleri eşliğinde anlatmaya devam etmişti. "İşte o teyzemin çocuğu olmuyormuş," kaşlarım çatılmıştı çünkü çocuğu olmuyor dediği teyzesinin tahminen on beş ya da on altı yaşlarında bir oğlu vardı.

Eight Letter Love • TaekookWhere stories live. Discover now