🦋 İlginç bir vaka

259 32 87
                                    


~İyi okumalar~


"Heeyy! Kookie gelmiş," çıkardığım seslerden ötürü eve geldiğimi fark eden Lennon oldukça yüksek bir sesle bağırmış ve ellerini çırparak gülmüştü. Küçük bedeni salondaki koltukta, Taehyung'un kucağındaydı. Gözlerim kısa bir an için Taehyung'a kaydığında ve göz göze geldiğimizde bakışlarını ilk kaçıran o olmuştu. Bense sevimliliği karşında bakıp kalmıştım. Gözlerimin parıldadığına emindim çünkü üzerimdeki heyecan iyice katlanmıştı. İçim içime sığmıyordu o an.

"Kookie gelsene, Taehyungie çok üzgündü ben de onu güldürmeye çalışıyorum," zar zor Lennon'a yöneltmiştim bakışlarımı. Üzgün olmasının sebebi bendim. Birkaç yavaş adım attım onlara doğru. Bu sırada gözlerim ikisi üzerinden ayrılmıyordu. Dalgalı saçları üzerine takılmış tokatlara baktım. Lennon zaten tatlıydı ama Taehyung da saçları minik tokalarla dolu bir şekilde tam bir bebek gibi görünüyordu. Suratı asık bir bebek. Bana bakmamaya özen gösterse de dibine oturduğumda gözlerim tamamen ona odaklıydı.

"Sordun mu peki? Neden üzgünmüş?" Taehyung gözlerini devirdiğinde gülmeden edememiştim.

"Bana söylemiyor," bakışlarım dudaklarını bükerek konuşan Lennon'a dönmüştü bu sefer. Kaşlarımı kaldırarak başımı sallamıştım. Daha sonra elinde tuttuğu tokaları alıp ona doğru eğildim.

"Ne dersin, belki de onu güldürmek için benim de saçlarımı toplamalısın,"

"Ne!?" Lennon heyecanla bağırıp yerinde hareketlenince Taehyung da bana bakmıştı. Gülmemek için dudağımı ısırıp iyice eğdim başımı ona doğru. Böylece Taehyung'a da yaklaşmış olmuştum çünkü Lennon hâlâ kucağındaydı.

"Taetae duydun mu Kookie ona dokunmama izin verdi!" Lennon'un sesi o kadar heyecanlıydı ki sanki lunaparktaki tüm aletlere ücretsiz biniş hakkı kazanmıştı. Bazen Taehyung ve diğerlerinin onu yemek istemesine hak veriyordum. Çocuklara karşı pek sempati duymazdım ama Lennon hayatıma o kadar çok dahil oluyordu ki ister istemez ısınıyordum. Tabii Taehyung'a etiket gibi yapıştığı zamanlar dışında.

"Kızmayacaksın değil mi?"

"Hayır Lennon, hadi." dediğimde minik kıkırtılarını duymuştum. Hemen ardından elleri saçlarımın arasına girdi.

"Saçları çok yumuşak, sen de dokun Taehyungie,"

"Hayır bebeğim, kuaför olan sensin," başımı hafifçe kaldırıp baktım yüzüne. Göz göze gelmiştik tekrardan. Ona aşık olduğum için kendime kızmakta o kadar haksızdım ki kızmam gereken kişi ben değildim, oydu. Beni tamamıyla büyülüyor ve etkisi altına alıyordu. İstemesem de kendimi zorlasam da ona çekiliyordum.

Geçirdiğimiz son bir ayda onun da beni sevmesini istemiştim. Hatta neredeyse Sana'dan ayrılması için onunla konuşacaktım. Yanına gidecek ve ben seni severken onunla olamazsın diyecektim. Neyseki kendime gelmem bu hislere kapılmamdan daha hızlı gerçekleşmişti. Taehyung beni yalnızca kuzeni olarak görüyordu, ona karşı olan aşkımı ögrense büyük ihtimalle bir daha suratıma bile bakmazdı. Öyle karmaşık duygular içerisine giriyordum ki bazı zamanlar Alina adlı karakterim gibi intihar etmek bile istiyordum.

Sonu olmayan bir çıkmaz gibiydi. Ona, yani kuzenime olan aşkım yüzünden benliğimden utanıyor ve kendimi ondan çekiyordum. Uzak kaldığımız ilk anda da onu deli gibi özlüyor ve bana ilgi göstermesini istiyordum. Bana ilgi gösterince umutlanıyor ve aramızda hiçbir şey olamayacağını hatırlayarak kendimi tekrar geri çekip Metawin'e koşuyordum. Böylece bana olan ilgisi olumsuz yönde daha da artıyordu ve ben kendimi yine onun başucunda buluyordum. Bu böyle devam ediyordu. Benim bipolar seviyedeki davranışlarım ona da yansıyordu. Bir süredir tıpkı benim gibi kafası allak bullaktı, fark ediyordum.

Eight Letter Love • TaekookWhere stories live. Discover now