🦋 Aradaki engel

311 42 107
                                    

~İyi okumalar~

Doktor önlüğümü dolabıma asıp üstümdeki hastane kıyafetlerini değiştirmeye odaklandığım sıralarda odanın kapısı yavaşça açılmıştı. İçeriye giren kişiyse bu yorgun hâlimle asla katlanmak istemeyeceğim birisiydi.

"Oh, sivil hayata geçtiğine göre koruyucu yeleğimi giymeliyim sanırım," derken gömleğimin düğmelerini ilikliyordum. Ona baktığımda ise yüzünde yine o sinirlerimi bozan pişkin sırıtışı vardı. Üzerinde bıraktığım hasarlar hâlâ belirginken nasıl böyle kışkırtıcı konuşmaya devam ediyor, anlamıyordum.

"Bulaşma bana Metawin,"

Gülerek kendi dolabını açtığında üstündeki eşyaları çıkarmaya başlamıştı. Onu aldırmadan işlerimi tamamlayıp odadan çıkmak için ilerlemiştim ancak tam da yanından geçerken kolumu tutarak ilerlememe engel olmuştu. Birbirimize baktığımızdaysa iyice yaklaşmıştı bedenime.

"Kuzenine... Yani herkesin bildiği şekliyle söyleyeyim, benim sevgilime selam söyle," derken pis pis gülüyordu. Tanrım, gerçekten delireceğim!

"Onu oldukça özledim. Dudaklarını, kokusunu, tenini..." diye kışkırtıcı bir tonda konuşurken hızlıca ellerimi yumruk yapmıştım. Tüm bedenim kasılmıştı bir anda.

"Siktirme belanı," dediğimde sesli bir şekilde gülmüş ve iyice sinirlerimi bozmuştu. Bilerek yapıyordu işte. Son yaşanan olaylar profesörler tarafından duyulduğunda uyarı almıştım. Eğer bir kez daha yaşanırsa, üstelik de hastanede, yaptırımı kesinlikle büyük olurdu.

"Tüm resimlerin ortadan yok olmasını sağlasan da yazılanları engelleyemiyorsun değil mi? Doğal olarak kötü yorumlar oldukça fazla ancak çoğu Jungkook'un gay olmasını konu ediniyor. Peki Jungkook ve benim ne kadar yakıştığımıza dair yazılanları da gördün mü?"

Ona vurmak için heyecanla karıncalanıyordu ellerim. O kadar çok vurmak istiyordum ki suratı kan içinde kalsın ve görmeyeyim diye geçiriyordum içimden durmadan. Ancak bu isteğim sonuna kadar haklı olduğu gerçeğini de değiştirmiyordu. LGBT destekçileri ikisi adına şimdiden sayfalar bile açmıştı. Her ne kadar linçleyen bir kesim olsa da onları birbirine aşırı yakıştıran bir topluluk da vardı.

Kolumu ondan kurtardığım anda arkamı döndüm ve hızlıca çıktım odadan. Eğer bir dakika daha kalırsam kesinlikle kafasını tutup duvarlara çarpacaktım. Sabrımı sınıyordu. Derin nefeslerim eşliğinde çıkışa doğru ilerlerken sakinleşmeye çalışıyordum. Açık havaya çıktığım anda gözlerimi etrafta gezdirerek beklemiştim. Soğuk hava tüm bedenimi esir alırken biraz olsun gevşediğimi hissediyordum. Ancak sonra onu gördüm.

Onunla, Jungkook'la konuştuğum günden beri karşılaşmamıştık. Telefonlarımı açmıyordu ve evinde de değildi. Bugün nöbet listesinde kendi adımla birlikte onunkini de görmüştüm ve karşılaşmayı umuyordum ancak yoğunluktan bir kez bile yollarımız kesişmemişti.

"Sana," diye bağırdım arkasından koşarken. Sesimi duyduğu anda durup bana bakmıştı. Ben de hızımı kesmeden yanına ulaştım.

"Merhaba," dediğimde "Merhaba," diyerek çekingen bir karşılık vermişti. Oldukça yorgun bir görüntüsü vardı. Muhtemelen onun da benim gibi bugün canını okumuşlardı.

"Konuşabilir miyiz?" dediğimde sıkıntılı bir şekilde etrafa bakınmıştı. Belli ki konuşmak istemiyordu ancak onunla bu durumda olmak hoşuma gitmiyordu.

"Konuşacak bir şeyimiz kalmadı Taehyung,"

"Sana lütfen açıklama yapmama izin ver,"

"Tanrı aşkına neyi açıklayacaksın! Bir plan yaptığımız hâlde beni öylece bırakıp gitmelerini mi yoksa bana karşı olmayan sevgini mi!?" kurduğu cümleler ile öylece kalmıştım.

Eight Letter Love • TaekookWhere stories live. Discover now