🦋 En güzeli

290 34 99
                                    


~İyi okumalar~

Jay cebindeki anahtarı çıkarırken son kez bana bakıp sırıttı. "Balkonun kapısını kilitleyin, hyungum saçını boyattığını duyarsa sizi sevişirken basmak için koşa koşa gelebilir," dediğinde gözlerimi devirmiştim. Jay, saçlarımın işlemi bittikten sonra ve beni fotoğraf çekmek için ikna ettiğinden beri durmadan sevişeceğimizi söyleyip duruyordu. Zaten Taehyung beğenecek mi diye stresten parmak uçlarıma kadar gergin hissediyordum. Üstüne bir de Jay'in sevişeceksiniz diye tutturması iyice huzursuzlanmama neden olmuştu. Gerçi bu gerginliğimin sebebi gerçekten benim de bu şekilde düşünüyor olmamdı çünkü birkaç gündür onunla ilerlemek istiyordum ama o istiyor mu istemiyor mu emin olamıyordum. Şimdi ise bunu siktir etmiştim. İstese iyi olurdu.

"O fotoğrafı yok et ve çok konuşma," dediğimde kıkırdayarak başını sallamıştı. Bana el sallayarak araladığı evinin kapısından içeriye girdiğinde ben de cebimdeki anahtarı çıkarıp evimizin kapısını aralamıştım. Dişlerim yine piercingime işkence ederken üzerimdeki fazlalıkları portmantoya bıraktım ve oldukça sessiz olan salonumuza girdim ancak görüşüme giren Taehyung ilerlememe engel olmuştu.

Çıkardığım seslerden ötürü telefon ekranına sabitlenmiş olan gözleri bana ulaştığında çekik göz yapısı iyice açılmıştı. Göğsünü şişirecek kadar aldığı derin nefesi buradan bile duymuştum. Bunca zamandır fotoğrafa mı bakıyordu yani? Kırpışıp duran gözleri ile beni izlerken yanına doğru adımladım. Korktuğum gibi değildi, saçlarımın deli gibi hoşuna gittiğini bakışlarından bile anlayabiliyordum. Gülüşümü bastırmak için alt dudağımı dişlerimin arasına alırken ayaklanan bedeni önünde durdum. Yakından saçlarıma bakan gözleri öyle güzel parlıyordu ki ben de ona hayran kalmaktan kendimi alamıyordum.

"Jungkook," diyerek yutkunduktan hemen sonra ellerini sakince saçlarıma uzatıp parmaklarını yavaşça aralarına geçirmişti. "Siktir ya... Bu dünyaya gelmiş en güzel şey olduğunu söylemiştim değil mi?" kurduğu cümle ile minik minik başımı sallamıştım. Saçlarımı severken gezinip duran bakışları gözlerim ile birleştiğinde iç çekerek gülümsemişti. Sonra saçlarımla olan temasını kesip sıcacık avuç içlerini yanaklarıma yerleştirdi. Bana şefkatle, sevgiyle, aşkla bakan bu bakışlarını çok seviyordum. Bir insan bakışlarıyla en fazla bu kadar hissettirebilirdi sevgisini. Çünkü o keskin göz yapısının içerisinde kalan kahverengilikleri denizleri saran yakamozlar tarafından istila edilmiş gibiydi. Tıpkı o şekilde ışıldıyordu.

"Artık senin için en güzeliyim, değil mi Taehyung?" dediğimdeyse saat on ikiyi geçmiş gibi bozulmuştu tüm büyü çünkü anbean gözlerindeki o ışıltının yok oluşunu izlemiştim. Yüzüme ise hala gülümseyerek bakıyordu ancak bu gülümseyiş, ardında bir burukluk barındırıyor gibiydi. Moralini mi bozmuştum?

"Sana güzel olduğunu daha önce de söylediğimi az önce kendin onayladın değil mi?" dediğinde hâlâ dudağımı dişlerken başımı sallamıştım. "Çünkü çok güzelsin ve evet, en güzeli de sensin Jungkook ama bundan önce de en güzel olan sendin, bunu saç rengin değiştirmedi. İster sarı, ister siyah, istersen de mor ol, hatta pembe bile olsan sen benim için, her zaman, herkese karşı en güzel olansın. Bunun için kendini değiştirmene gerek olmadığını biliyorsun değil mi sevgilim?" dediğinde dişlerimin arasına sıkıştırdığım dudağım serbest kalmış ve istemsizce gözlerimi kaçırmıştım.

"Ben... hoşuna gideceğini düşünmüştüm,"

"Hayır hayır, bu çok hoşuma gitti. Demek istediğim saçını sarı değil de farklı bir renk yapsaydın da hoşuma giderdi. Hem önemli olan benim hoşuma gitmesi değil, sen de sevdin mi?" omuz silktim bir bebek gibi.

"Sevdim ama... Bu çok dikkat çekiyor eski halim daha iyiydi," kıkırdayışı kulağımı doldurduğunda olduğum yerde ileri geri sallamıştım.

"O zaman şöyle yapalım, bu saç renginden hevesini alana kadar devam et, sonra yine eski haline dönersin, ne olacak ki sonuçta ben her halini seviyorum, biliyorsun." gözlerimi tekrar gözleri ile birleştirdiğimde büyünün yeniden süregeldiğini görmüş ve sıcacık hissederek gülümsemiştim. Kalbim göğsüme küt küt çarparken ve kelebeklerim yine kendisini belli ederken Taehyung aramızda olan ufakcık mesafeyi kapatmış ve sevimli ortamı bozarak yavaşça dudaklarıma kapanmıştı. Ben de beklemeden ona uyum sağladım. Zıt yönlerde birbirimizin dudaklarını emerken yüzümde mesken tutan ellerine uzanıp parmaklarımı bileğine sarmıştım. Kırmızılıklarımız birbiri üzerinde hırslanırken Taehyung geriye adımlayıp koltuğa oturmuştu. Ben de ondan hiç ayrılmadan yavaşça kucağına yerleştim. Parmaklarını uzun saçlarımın arasında gezindirmeye başlamışken omuzlarına sıkı sıkıya tutunup üzerinde hareketlenmiştim. Ancak Taehyung daha ilk hareketimde kendini tutamayarak derin inleyişini kulaklarıma sununca nefes nefese bir şekilde dudaklarımızı ayırmıştım. Kapalı kirpikleri titreşerek açıldığında "Taehyung," diyerek yutkundum. Ensemdeki saç tutumlarına asılmış olan ellerini iki yanında duran bacaklarımın üzerine yerleştirip okşarken dudaklarının arasından hımlarcarsına bir ses çıkardı.

Eight Letter Love • TaekookWhere stories live. Discover now