🦋 Odak noktam

274 36 109
                                    


~İyi okumalar~


"Taehyung oppa nasıl, en son konuştuğumuzda Kang kafasının hâlâ çok dalgın olduğunu söylemişti,"

"İyi," dedim yalnızca ve huzursuzca etrafa bakındım. Kang'ı öldürmek istiyordum çünkü Jennie ve beni yalnız bırakmış ve dakikalardır gelmemişti. Bu da yetmezmiş gibi aramalarına cevap vermediğim hâlde durmadan arayan annem iyice sinirlerimin bozulmasına neden oluyordu.

"Sana noonanın kuzeni için çok üzüldüm," dediginde bakışlarım istemsizce ona dönmüştü. Farkında değildi ancak aklımda yine o günün canlanmasına sebep olmuştu.

Bu yaşıma kadar tüm zamanımı Taehyung ile birlikte geçirmiştim. O benim en kötü hâllerime şahit olurken ben onun diplere düşmüş hâlini hiç görmemiştim. Tabii ki üzgün olduğu zamanlar oluyordu ama bunu bana en hafif şekilde yansıtırdı. Genelde diplere düşmesine sebep olan kişi ben olurdum. Çevresel faktör ya da kişiler onu çok etkilemezdi.

O gün eve girdiğinde ve bana sarıldığında bu yüzden çok korkmuştum. Üzülmesine sebep olan her neyse kin beslemiştim kendime engel olamayarak ve onunla birlikte acı çekmiştim. Sana'nın ailesiyle ilgili özel bir durum olduğu için benimle daha önceden paylaşmadığı olayları anlattığı sıralardaysa onu sessizce ve ilgiyle dinlemiştim.

Taehyung, genelde hastalarla duygusal bağ kurmazdı ancak adının Yohan olduğunu öğrendiğim çocuğun Sana'nın kuzeni olması ve istemsizce empati duygusunu devreye sokması şimdi bu denli üzülmesine sebep oluyordu. Çocuğun bir aydır psikolojik destek almasına rağmen evinde ölü hâlde bulunması da son nokta olmuştu anlaşılan. 'Tüm hayatının yalan olmasını kaldıramamış, o da senin gibi bileklerini kesmiş, kurtulamamış Jungkook' derken kendini ne kadar tutsa da yanağına süzülen gözyaşlarını görmüştüm. Bu olay ondaki anıları aktif hâle getirmiş olmalıydı. Dolaylı yoldan onu yine üzen bendim...

"Onunla, yani Sana'yla hiç... konuştun mu?" diye merakıma yenik düşerek sordum. Sana'yı yalnızca cenazede görmüş ve baş sağlığı dilemiştim. Daha sonrasında hiç karşılaşmamıştık. Genelde Taehyung onlara gitmişti.

"Hayır hiç denk gelmedik ama geçenlerde Kang'la karşılaşmışlar... Çok yıkıcı bir durum olmalı ancak hayat devam ediyor, eninde sonunda alışacaklar,"

"Bu o kadar basit değil. Sana ve ailesi için çok zor bir durum. Üstelik Taehyung da bu olayı içselleştirmişti... Her neyse," diyerek onunla dertleşmek istemediğim için konuşmayı sürdürmedim. O da uzatmamış ve içeceğinden bir yudum almıştı. Aslında onun hayatımıza dahil olmasına alışmıştım ama yine de konuştuğumuz anlarda gergin hissediyordum. Neyseki beni tanıyor ve aynı yaşta olmamıza rağmen saygı gösteriyordu. Herkes gibi o da davranış tarzımı hiçbir zaman sorgulamamıştı.

"Gerizekalılarla uğraşmak şu dünyadaki en zor iş. Adama iki saattir projemizin taslağını anlatıyorum, yüzüme alık alık bakıyor," diye sitemli konuşmalarını sürdürerek yanımdaki sandalyeye yerleşen Kang'a bakmıştım. Jennie gülerek kollarını etrafına sarmış ve çenesini omzuna yerleştirerek birkaç teselli cümlesi mırıldanmaya başlamıştı. Masanın üstünde duran telefonum titreyene kadar onları izlemiştim daha sonra dikkatimi üzerlerinden çekerek telefonumu elime aldım. Ekrandaki ismi gördüğümdeyse istemsizce biraz şaşırmıştım. Çünkü ilk defa ben ona gitmeden o bana geliyordu. Bunun sağlamış olduğu tuhaflık ile kaşlarım çatılırken yazdığı mesajı cevaplamak adına WhatsApp'a girmiştim.

Win Metawin:
Konuşmamız gerekiyor

Yazar Bozuntusu:
Konuşmak istemiyorum

Eight Letter Love • Taekookحيث تعيش القصص. اكتشف الآن