屮 шестнадцать 屮

404 57 20
                                    

Çok güzel bir hikaye fikrim var ama ona başlarsam, bu kitabı bitirememem, sonuç olarak da deliririm :))

Kafamda dönen onlarca senaryo ve yazamayan bir adet ben.

Mısır kralı ve bir suikastçı hakkında. (Galiba bunu yazacağım, bilmiyorum)

Güçlü bir melek ve bir ruh hakkında.

Zehir uzmanı bir doktor ve bir dedektif hakkında.

Bu üçünden birini bu kitabı bitirdikten sonra yazacağım ama hangisi bilmiyorum. Help :( Hikayeler Jikook hakkında olur belki.

Bu arada Mikael yazıldığını gibi okunuyor, Mi-ka-el.

...

Valeri kollarını göğsünde kavuşturmuş, Jungkook'un yanında duran Mikael'e bakarken düşündü. 'Mikael' i buraya çağırarak iyi mi yapmıştı?'

İçinde huzursuz kıpırtılar ve düşünceler varken her şeyi sorgular haldeydi. Yatakta yatan ikili kalkıp neler olduğunu sorduğunda ve vereceği cevabı bekledikleri süre zarfında ne yapacağını, söyleyeceğini bilmiyordu. Şu an tek önemli olan ikilinin uyanmasıydı, sonrasını düşünmeye çalışsa bile kafası onca stres yüzünden düzgün çalışmıyordu. Olanları gerçek haliyle dinledikten sonra eğer onun bu evden gitmesini isterlerse, giderdi. Bir daha onu görmek istemezlerse, gözlerinin kenarıyla bile onu görmelerine izin vermezdi.

Belki onca şeyi dinledikten sonra Valeri'nin onlarla birlikte yaşamasını sıkıntı etmezlerdi. Fakat bu sefere de Valeri'nin içi rahat olmazdı. Yapmaya çalıştığı şeyin doğru olduğuna inanıyordu. O durumda başka yapılabilecek bir şeyin olmadığını ve Jungkook'u feda etmenin kardeşinin uyanması için şart olduğunu düşünüyordu. En azından Mikael kendi çözümünü sunana kadar öyle düşünmüştü. Şimdi ise bocalıyordu. 'Aynı şeyi tekrar yapar mısın' diye sorulsa, birkaç saat öncesindeki kafa yapısıyla hiç düşünmeden 'evet' derdi. Fakat şimdi aynı soru sorulsa vereceği cevap belirsizdi.

Kardeşini her şeyden daha çok seviyordu ve onun için kendini feda etmesi gerekse bile bir saniye bile düşünmeden yapardı. Jungkook'un aynı şeyi yapacağından emindi ama risk almak istememiş ve ona dolaylı yoldan gerçeği söylemeyip gözü kapalı bir şekilde ölümüne gitmesine neden olmuştu. Suçluluk duygusu her saniye içini yiyor, neredeyse delirme noktasına gelmesine neden oluyordu.

Mikael, Jungkook'ta olan gözlerini kaldırıp eliyle dudaklarını stres yüzünden çekiştirip bir o yana bir bu yana sallanan Valeri'ye baktı. Kırmızı saçları sürekli karıştırmaktan ve olayların gelişme hızından dolayı karışmış, alnına tutam tutam düşmüştü. Gözleri hafif kızarmıştı ve odağını şaşırmış gibi bir kardeşine bir duvara bir yere bakıyordu. Stresin vücut bulmuş hali gibi görünse bile Mikael hafifçe gülümsedi. Tatlı görünüyordu.

Valeri hiçbir hareket hissedemeyince kafasını indirdiği yerden kaldırıp ona bakmakta olan Mikael'e baktı. Mikael'in gözlerindeki ışıltı ve alaycı tarzındaki gülümsemesi bir anlığına stresini unutup sinirlenmesine neden oldu. "Neye bakıyorsun?"

Valeri'nin ses tonundaki kabalık Mikael'in gülüşünü tamamen ortadan kaldırıp, gözlerinin donuklaşmasına neden oldu. Sevmediği şeyler arasında en çok ona yalvarması gereken insanların hiç düşünmeden kaba konuşması ve kendilerini üstün görmesi vardı. Bu kırmızı kafa bir anlığına kimin patron olduğunu unutmuş gibiydi ve hatırlatılması gerekiyordu.

Jungkook'un göğsüne bir bakış atıp ondan uzaklaştığında Valeri yutkundu. "Ne yapıyorsun?" dediğinde Mikael ellerini arkasında birleştirip kafasını hafifçe yana doğru eğdi. "Kalbimden gelen iyilikle size yardım etmeye çalışıyorum fakat gördüğüm bu muamele duygularımı incitiyor." Sağ elini kalbinin üzerine koyup dudaklarını hafifçe büzdüğünde, sahte kırılganlığı gözlerindeki oyuncu ve koyu bakışlarla hiç uyuşmuyordu.

Cursed Doll 屮JiKookWhere stories live. Discover now