2.8

19.2K 915 108
                                    

Oy verip, yorum yapmayı unutmayınızz.

İyi okumalar.

Ayberk'le yaptığımız yaklaşık bir saat süren konuşma sonucunda çocukların yurda kayıtları yapılmıştı. Hayatları hakkında pek bir şey olmadığı için fazla uzun sürmemişti.

Konuşmanın ilk on dakikasında Eren yanımıza gelmiş, biraz oturup tekrar odaya geçmişti. Sanırım Ayberk'i görmek istemişti.

Zaten herhangi bir akrabaları olmadığı için direkt alınmışlardı.

Şuan odada sessizlik hakimdi. Odayı dolduran tek ses içtiğimiz çayların ve yediğimiz kurabiyelerin sesiydi.

İkimiz de konuşmaktan çekiniyorduk.

"Beni affedebilecek misin?" diyerek sessizliği Ayberk bozdu. Masada duran kağıtlara olan yeşillerimi ona çevirdim. Kafasını sol omzuna doğru yatırmış, hafif öne eğilmiş bir şekilde bana bakıyordu.

Gülümsedim. Bu, imalı bir gülümsemeydi.

"Bana mantıklı bir sebep sunarsan neden olmasın?" dedim sakin çıkan sesimle. Sarp uyuyordu, sakin olmalıydım.

Ayberk ofladı. Kafasını düzleştirip, arkasına yaslandı. Gözlerini kapatıp birkaç saniye sonra açtı. Elini yeni yeni çıkan kirli sakallarına attı ve çenesini ovaladı.

"Beyza, inan geçerli bir sebebim vardı."

Kaşlarım çatıldı. Burnumdan derin bir nefes alıp baştan aşağıya süzdüm onu. Yalan söylüyor gibi durmuyordu. Yine de bu onu sorgulamayacağım anlamına gelmezdi.

"Söylemediğin sürece benim için geçerli bir sebep olmayacak."  İnat etmemle ofladı.

"Tamam, söyleyeceğim ama söyledikten sonra benden daha da nefret edebilirsin." Ondan nefret etmiyordum. "Siz taşımadan yaklaşık on gün önceydi. Size geldiğim zaman kapıda bir not gördüm. Baban emekli avukat, mâlum. Avukatların aldığı basit tehditler vardır, ama bu ciddiydi." derin bir nefes aldı. Ardından devam etti.

"Notun üzerinde 'Eğer Kenan Sıraç davasından çekilmezsen, tanıdığın ve değer verdiğin herkes tek tek ölür." yazıyordu. Elbette buna kanacak biri değildim. Gittim adamı araştırdım, adam suç makinesi çıktı. Bende korktum. Küçüktüm o zamanlar. Sürekli sizin eve gidip geldiğim için bana da bir şey yaparlar sandım. Babanın inadını biliyordum, davadan çekilmezdi. Notu tekrar oraya bıraktım, baban görüp önlemini alsın diye. Zaten sizde bu yüzden taşındınız, olayın babanın işleriyle alakası yoktu. Dava sonuçlanır sonuçlanmaz taşınmak zorunda kaldınız. Her neyse siz taşınsanız da ben yine de korkuyordum. Numaramı değiştirdim, yalnızca belli kişilerde vardı numaram. "

Kaşlarım çatıldı. Sinirle doğruldum.

"Beni aptal bir korkaklık yüzünden mi bıraktın sen?" diye bağırdım. Kimin duyacağı, kimin uyanacağı umurumda değildi.

Ellerimi saçlarıma geçirdim ve geriye attım saçlarımı.

"Yapma böyle."

Gözlerim büyüdü. Ne diyordu bu?

"Neyden bahsediyorsun ya sen?"

Sağ yanağına sert bir tokat attım. Kafası yana düştü. Birkaç saniye öyle durduktan sonra tekrar bana döndü.

"Dalga mı geçiyorsun sen benimle Ayberk?"

Bir tokat daha atmak için elimi kaldırdım. Son anda elim havada kaldı. Vuramadım. Yaptığına rağmen ikinci kez kıyamadım.

Neden mi?

Çünkü aptaldım.

"Git burdan!" dedim daha sakin bir sesle.

"Lütfen bir şey söyle."

Yüzüne inanamıyormuş gibi baktım. Ardından derin bir nefes aldım ve camın önüne geçip, sakinleşnek adına dışarıya bakmaya başladım.

Tekrar konuşmaya başladı.

"Beyza, lütfen yapma böyle. Bunu anlatırken bile utancımdan ölüyorken yapma."

"Yaparken utanmadın da anlatırken mi utanıyorsun?"

"Ne desen haklısın."

"Zaten haklıyım."

Birkaç dakika boyunca ne o konuştu, ne de ben. Her geçen saniye daha da sakinleştiğimi, duygularım yerine mantığımın devreye girdiğini hissedebiliyordum.

"Ne oldu o adamlara?" diye sordum birkaç dakika öncesine göre çok daha sakin bir sesle.

Ayağa kalktığını hissettim. Yanıma geldi ve o da dışarıya bakmaya başladı.

"Sonradan hatamı fark ettim ve ailemden destek alarak bir avukat tuttum. Konunun sen olduğunu duyunca direkt yardımcı oldu zaten ailem. Biliyorsun, ikiside seni çok severlerdi, hâlâ seviyorlar. Kenan denen adamın daha önceki davaları için kanıt aramaya başladık. Bulduk da. Şuan o ve adamları hapiste, hatırladığım kadarıyla beş yılları kaldı."

Kafamı salladım. Empati kurmaya çalışıyordum. Böyle bir durum olsaydı ben ne yapardım?

Kesinlikle onu bırakmazdım.

Kalp dört odacıktan oluşuyordu ve ben Ayberk'i oranın sahibi yaptım. Onu hep ısıttım, üstünü hep kapattım, herkesten gizledim. Kimseyi misafir etmedim oraya. O odacıklara sadece o girebildi ve bir daha çıkmadı. En azından geçmişte öyleydi, şimdi ise durum çok daha farklıydı. O odacıkların iki tanesi doluydu artık. Bir diğeride Özgür'e aitti.

(Bir okurdan...)

Ayberk, kalbimin eski, küflenmiş odasındayken; Özgür, kalbimin yeni, duvarları temiz odasındaydı. İkisinin arasındaki fark buydu.

Evet, her şeyin açıklandığı bölüm buydu. Ayberk'in sebebi bazılarınıza mantıklı, bazılarınıza boş gelir. Bilemiyorum artık.

Bu arada panoda bahsettiğim şu lise anıları her bölüm olmayacak. Ara sıra, belli bölümlerde olacak.

Sondan bir önceki paragrafı bir okurum tavsiye etti. Normalde asla böyle bir şey yapmam fakat onun da rızası olduğundan ve hoş bir söz olduğundan yazdım.

(Paragraf tamamen kendisine aittir ve isteyerek vermiştir, başka bir kitaptan alınmamıştır.)

İnstagram: hasan.bunlar.ciddimi
Tiktok: bcywattpad

Komutan | Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin