3.0

18.8K 905 255
                                    

Arkadaşlar Beyza'nın 24 yaşında hakim olmasını saçma bulanlar olmuş. Yani normalde bir şey demeden geçerdim de, bu tamamen benim öylesine yazdığım bir kurgu ve mantık hataları olabilir.

Mantık hatasını da geçtim, hayal gücünün bir sınırı yok. Yani istediğimi yazabileceğim için istersem hikayeye dinazor sokar, Özgür'le vs attırırım. Kafama göre takılıyorum. Sizde takmayın bu kadar.

Ayrıca, yazmak için çok uğraştığım, çok düşündüğüm bir bölüm oldu. Lütfen bir oyu fazla görmeyin ve yorumlarınızı eksik etmeyin.

(Eskiden kalma bir nottur, düzenlenmemiş hâlinde yazmıştım fakat yorumlar çok güzel ve tatlı olduğundan silmek istemedim. Mesleğimiz tabii ki de hakim değil, avukat.)

21 Nisan 2015

Ayberk'in bacaklarımdan itmesiyle duvara tırmandım ve bir anda arka tarafa atladım. Ellerim yere değdiğinde, iki avcumu birbirine sürterek elimdeki kiri olabildiğince temizledim.

Benden birkaç saniye sonra Ayberk'de duvardan atladığında, o daha rahat bir şekilde indiğinden elleri benim gibi yere değmedi.

Evet, 11.sınıf olmamızı ve seneye sınav olmasını umursamadan okuldan kaçıyorduk. Sıkıcıydı okul.

Maalesef kapıdan çıkamayacağımız için bizde arka bahçenin duvarından atlıyorduk. Allah'tan çok yüksek değildi. Bir, iki metre ya vardı ya yoktu.

Gülüşerek kol kola girdik ve yürümeye başladık.

Ayberk, kırmızı uzun kollu sweatshırtünün kollarını çekti ve tekrar koluma girdi.

"Bu kaç oldu?" dedim düşünceli bir sesle. Pek umurumda değildi ama konuşmak için konu açmaya çalışıyordum.

"Beş oldu sanırım." Sesi düşünceli geliyordu. İkimiz de bir anda birbirimize bakıp gülmeye başladık.

"Nereye gidelim bu sefer Beyza?" diye sordu Ayberk. Harbi, biz okul çıkış saatine kadar ne yapacaktık?

Ayberk de düşünmeye başladı benimle birlikte. Benim aklıma bir şey gelmezken, Ayberk konuştu.

"Lunapark'a gidelim mi? Sever lunaparkları benim Beyza'm"

Gülümsedim. Ayberk ismimi çok seviyordu, ona göre çok güzel bir ismim vardı ve cümle içinde sürekli ismimi kullanırdı. "Benim Beyza'm" ise bizim aramızda bir şeydi. Sevip, sevmediğim ne varsa Ayberk'te gizliydi. Ailem bile beni Ayberk'in tanıdığını kadar tanımazdı.

Normal lise arkadaşlarına benzemiyorduk. Ayrılmayacağımıza emindim.

Gülüşerek ve sohbet ederek geçen on beş, yirmi dakikalık yolun ardından lunaparka vardık. Hafta içi olduğundan ve okul, iş saati olduğundan pek dolu olduğu söylenmezdi.

Yıllık biletlerimiz olduğundan hiç uğraşmadan içeri direkt geçtik. Biletlerimizi ne olursa olsun yanımızda taşırdık, okuldan ne zaman kaçacağımız belli olmuyordu.

Ayberk'in ısrarları üzerine gondola binmiştik fakat kusmam an meselesiydi.

"Ayberk ölüyorum!" diye bağırdım. Ayberk ise yandan bu hâlime kahkaha atıyordu. "Gülme piç ölüyorum."

"Öleceksek beraber ölelim, takma bu kadar Beyza."

"Ayberk götünü keserim bak! Neyden bahsediyorsun, öleceğim diyorum!"

Fena halde midem bulanıyordu. Tekrar sarsılmamla çığlık atmam bir oldu. Dışarıdan bakınca pek korkutucu bir yanı yoktu ama en sevmediğim aletlerden biriydi. Tipinde hayır yoktu zaten. Şerefsiz gondol.

Komutan | Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin