3. ZORLANILAN VEDALAR

2.3K 204 76
                                    

Aslında ayın bu zamanları her zaman sıcak olurdu fakat nedense otogar soğuk hissettiriyordu.

Nedim burnunu çekerken daha birkaç saat öncesine kadar sıcakladığı için ince giydiği üstünü inceledi. Bedenine siyah bir tişört geçirip üstüne ipek gömleklerinden birini geçirmişti. İpek gömleği takdir edersiniz ki sıcak tutmaktan acizdi ama Nedim üşüyeceğine ihtimal vermemişti. Eylüldelerdi daha. Üstündeki yer yer kırılmış ve sıvası dökülmüş tavana baktı. Aslında, bu alanda hemen hemen her şey gerçekleşebilirdi.

Çok değil yarım saat önce kenardan koşan kocaman bir hayvan görmüştü. İlk önce kedi sansa da çıkardığı sesten ve kuyruğunun hareketinden onun sıçan olduğunu zar zor fark etmişti.

Hayatında ilk kez kedi boyutunda sıçan görüyordu.

Sıçan, özgürlüğe koşar gibi çalılık kısma doğru koşmuştu. Nedim ise onun gidişini izlemekten başka bir şey yapamamıştı. Garip bir andı.

"Oğlum, burası nasıl bir ortam lan?" diye şokla mırıldanan Erkan'a bakamadı. Nedim de çok bakmak istemiyordu çünkü bütün İstanbul nüfusu burada toplanmış olabilirdi.

Şuan İstanbul'un en büyük otogarındaydılar ve Nedim'in yakında kalkacak olan Bingöl otobüsünü bekliyorlardı.

Erkan, Bingöl'e direkt giden bir otobüsün varlığını duyunca bile şokla ona bakmıştı. Nedim yüzünü buruşturdu. Kuzeni cidden dramatik biri olabiliyordu bazen. Ailesi de bileti aldığını duyduğu an, 'Bizde geliyoruz! Seni uğurlayacağız!' tribine girmişlerdi ve Nedim'i buraya kadar takip etmişlerdi.

Uzun zamandır kendi çevrelerinden çıkmayan ailesi bu kadar çeşit insanı bir arada görünce sudan çıkmış balığa dönmüştü. Nedim bavulunun üstünde oturmaya devam ederken kürküne sarılmış halde etrafına garip garip bakışlar atan annesine baktı. Hava o kadar soğuk değildi ama omzu için özel olarak yaptırdığı kürküyle uğurlamaya gelmişti Nedim'i. Nedim yorgunca başını kaşıdı. İnsanların onlara olan bakışları sirke bakar gibiydi. Ailesi de insanlara öyle bakıyordu zaten. Her şey karşılıklı ilerliyordu. "Harika..." diye düşünmeden edemedi. Harikaydı her şey.

Derin bir nefes verirken, "Ne demek nasıl bir ortam Erkan?" diye mırıldandı yorgun bir sesle Nedim. O kadar çok otobüs vardı ki arada bir kendi otobüsünü kontrol ediyordu. Kaçırma korkusu kenarda minik de olsa duruyordu. Erkan sarı saçlarını karıştırırken, "Az önce bir grup insan davul zurnayla birini gönderdiler. Çok mu normal bu?" derken hala paraları saymakta olan davulcu adama bakmıştı. Annesi anında araya girerek, "Asker uğurlaması diyorlar buna." demiş ve biçimli kaşlarını kaldırarak, "Siz bedelli yaptığınız için bilmezsiniz fakat hala gerçek anlamda askere giden insanlar var." derken eliyle kocasının kolunu tutmuştu. Nedim gururla omuzlarını dikleştiren babasına kısık gözlerle baktı. Babası zamanında bir buçuk yıl askerlik yapmış biriydi.

Her zaman kendisiyle bu konuda övünürdü çünkü aile boyu böyle askerlik geçmişi olan tek kişi kendisiydi. Nedim şahsen babasına hak vermeden edemiyordu. Kendisinin de böyle bir geçmişi olsa her ortamda bir anısını anlatır ve askerlik yapmayanlara laf sokarak, 'Sen ne bilirsin ki? Sizinki askerlik bile değil.' diyerek gülerdi. Fakat Nedim bedelli yapmıştı. Hükümet, şansına tam askerlik zamanında bedelli denilen uygulamayı çıkarmıştı ve yaz tatilinde 21 günlük sözde bir askerlik yaparak vatani görevini halletmişti.

Aslında bu utanç vericiydi. Yani, her erkek gerçek bir askerlik yapmalıydı çünkü normal bir coğrafyada yaşamıyorlardı. Burası orta doğu sayılırdı. Kendi içimizde bile teröristler vardı. Nedim, ilk bedelli teklifini dedesinden duyduğunda reddedecek kadar kötü hissetmişti kendisini fakat bedelli başvurusu sayısı açıklandığında şok olmadan edememişti.

KARA GECENİN GÜNÜ AYMAZ | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin