6. SOHBETİMSİ KONUŞMALAR

1.6K 160 46
                                    

Küçüklüğümden beri sosyal biri olmuştum.

Doğduğum aile nüfusluydu. Her yerde elimizin olduğu camiada söylenir dururdu. Akbulut ailesi bir kere gücünü aldığından beri üstüne katlayarak ilerlemeye devam etmişti. Diğer nüfuslu ailelerle hep aramızı iyi tutmuştuk. Yeri geldi arabuluculuk bile yapmıştık. Aile üyelerin her biri saygıyla anılırdı. Hatta, nüfuslu aileler arasında 'Gandhi' olarak anılırdık.

İnsanlar bizimle konuşurdu, fikir alırdı ve birlik olmaya çalışırdı. Ben bile şu kısa hayatımda yüzlerce insanla tanıştım. Farklı farklı karakterlerle muhattap olmak iletişim becerilerimi baya geliştirmişti. İnsanları nasıl idare edeceğimi bilirdim. Nasıl davranacağımı da.

Ancak karşımdaki adama nasıl tepki vermem gerektiğinden emin değildim.

Kısa bir an sessizlik oldu. Birden bire yanımıza yürüyüp bana bakarak, "Sizi görmeye geldim." demesi üstüne ne demem gerekiyordu? Sağol falan mı?

Koyu yeşil gözleriyle hala bana bakarken gerildim. İstemsizce yutkunurken ona uzun kirpiklerimin altında baktım. Acilen cevap vermeliydim. Yani her zamanki gibi kibar olacaktım.

"Merhaba İhsan Bey." dedim kibarlıktan kırılırken. Kendime göz devirmemek için zor tuttum. Eminim Bingöl'lü İhsan kibarlığımı çok önemseyecekti... Uzattığı eli kısaca tutup sıktım. İhsan gözlerini benden ayırmazken elimi çekmek istesem de bırakmayınca duraksadım. Artık nasıl baktıysam eli gevşedi ve yanına düştü. Hafif bir dehşetle bakmış olmalıydım...

Tam da tahmin ettiğim gibi dudakları alaycı bir tavırla yukarı doğru kıvrıldı. Elimi istemsizce yumruk yaparken ona bakarak devam ettim. "Ben de Nedim Akbulut. Dediğiniz gibi, komutanla konuşan o öğretmen benim."

Kader'in bir ona bir bana baktığını hissedebiliyordum. İhsan'ın dediğine şaşırdığı çok belliydi. Sessizce kenarda bizi izliyordu.

İhsan kafasını hafifçe yana eğerken beni izlemeye devam etti. Mavi gözlerimi ondan ayırmadım. "Nedim hoca, soyadınız da pek güzelmiş." derken dudakları hala yukarı kıvrıktı. Bir an tükürüğüm boğazımda kaldı. Öksürecektim neredeyse. Burada ilk kez biri soyadıma vurgu yapıyordu...

Akbulut soy ismini birçok yerde görmek mümkündü. Asıl para kazandığımız yer abur cubur alanındaydı. Eti bize aitti. Ayrıca ünlü şarap markası 'Maria' da bize aitti. Yüzde yüz türk malı olması talebi de arttırdığı için çok iyi kazanıyorduk. Zaten bazı aile üyelerimiz magazinden düşmezdi. Aklıma kuzenlerimden biri gelince gülümsemekte zorlandım. Çapkınlıkları ile ünlü kuzenim asla magazinden düşmezdi.

"Sağolun. Sizinki de güzelmiş." dedim rahat bir tavırla. Karaul kelimesini hayatımda ilk defa duyuyordum. Yalan yok gerçekten ilgimi çekmişti.

İhsan eliyle omzundaki tüfeği düzeltirken, "Beğenmenize sevindim. Ben de beğenerek kullanıyorum." dedi. Kaşlarım çatıldı. Ee, yani beğensen de beğenmesen de kullanacaksın o soyadı... İhsan yüz ifadelerimi izlediği için kafa karışıklığımı fark etti. Buna rağmen sadece izlemekle yetindi. 

Kader merakla ikimize bakarken araya girdi. "Şu komutan olayını tam anlatsana bize Nedim." diye mırıldanırken gerildiğimi anlamış gibiydi. İhsan'a bakarken ki soru işaretlerle dolu bakışını yakaladım. Demek ki bu adam hep böyle davranmıyordu.

Benden şüpheleniyor olabilir miydi?

Ne diye şüphelenecekti ki? Soyadım ünlü bir aileye aitti. Herhangi kötü bir geçmişim yoktu. Açık konuşmam gerekirse zengin ailelerde uyuşturucu ve ticareti gibi olaylar çok görülürdü. Fakat bizim alakamız bile olmamıştı şuana kadar. Zaten paramız vardı ve dedem çok onurlu bir adamdı. İçimizden birinin bile bu tür işlere burnunu sokmasına izin vermez, fark ederse dünyayı dar ederdi.

KARA GECENİN GÜNÜ AYMAZ | bxbWhere stories live. Discover now