31. SOYAD

881 87 12
                                    

Evin içerisi pek sıcak sayılmazdı. Sabahın köründen beri kimsenin olmaması bunun nedeniydi elbette. Ayşegül hızla köşeye yığdıkları odunları taşırken onu izlemeye dayanamamış ve onu durdurup kendim taşımaya başlamıştım. Annesi ve babası o kadar yaşlı duruyordu ki iş yaptırasım yoktu.

"Aman hocam siz dokunmayın." dedi Ayşegül ürkek bir sesle. "Bir yerinize bi şey olmasın."

İhsan elimden aldı odunları. Ben de elimdeki kiri silkeleyip olduğum yerde dikleşirken ağır odunlarla evden içeri giren İhsan'ın sırtına bir bakış attım. "Ayşegül asıl sen taşımamalısın. Ağır bunlar. Geç içeri şimdi yakar İhsan sobayı." dedim topu İhsan'a atarak.

Soba yakmayı bilmezdim ben.

"Sizi de yoruyoruz." dedi üzgün bir sesle kız çocuğu. "Kusura bakmayın gerçekten."

Kaşlarım çatıldı. Korkmasın diye sahte bir kızgınlıkla, "Bir daha özür dileme yoksa sözlüne düşük girerim." dedim. Ayşegülün korkudan gözleri pörtledi. Ben gülerken o anında, "Aman hocam demedim bir şey. İhsan ağabeye yardım edeyim ben..." dediği gibi koştura koştura içeri girdi. Arkasından gülerek bakarken gözlerim çevreye kaydı. Bu ev hem fazla tepedeydi hem de diğerlerinden uzaktı.

Pek iyi değildi konumu.

İçeri girdim ev daha fazla soğumasın diye. İhsan eğilmiş sobayı yakmaya çalışıyordu. Ayşegül uslu uslu kenara çömmüş İhsan'ı izliyordu. Annesi ortalıkta yoktu. Mutfaktan sesle duyunca orada olduğunu düşündüm. Düşüncelerimin içine kaybolduğum sırada babası aksayan ayakla içeri girdi. Ben kenara oturmuştum ama onu görünce ayaklanmak için hareketlendim. Lakin o eliyle oturmamı işaret etti ve, "Sizi de yorduk İhsan efendi." diye mırıldandı.

Sobayı yakan İhsan gülümsedi. "Mustafa amca lafı bile olmaz. Siz yorgunsunuz zaten geçin dinlenin."

Yavaş hareketlerle karşımdaki mindere oturan adamı izlerken sakindim. Ayşegül de hemen babasının yanına çömmüştü. Arkasındaki yastığı düzeltti.

Gözlemlerime göre Ayşegül anne ve babasını çok seviyor  ve saygı duyuyordu. Az önceki pezevenge neden sesleri çıkmamıştı bilmiyorum ama eğer kötü davransalardı Ayşegül bir şekilde belli ederdi. Çocukların hareketleri yalan söylemezdi.

Ev yavaş yavaş ısınmaya başlarken İhsan yedek odunları köşeye koydu ve ayaklanarak yanıma geldi. Yayvanca yanıma çökerken boğazımı temizledim. Söze girme zamanım geliyordu.

"Mustafa bey. Sizinle telefonda bir iki kere konuşmuştuk, hatırlıyorsunuz değil mi?" diye sordum kibar bir sesle. Eline tesbihini almış adam başıyla onayladı beni. Gözüm beyazlamış saçlarına ve sakallarına ilişirken devam ettim.

"Asıl gelme nedenim Ayşegül'ün okulu aksatması." derken gülümseyen bir ifade ile ayşegül'e baktım. Kız yerinde rahatsızca kıpırdandı.

Annesi kapıdan elinde çay tepsisi ile girince sustum. Ayşegül hemen ayaklanıp, "Ben koyarım sen otur anne." diyerek elinden aldı büyük tepsiyi. Hafif titrer eliyle kızına devretti tepsiyi. Soğuktan titrediğini sandığım elleri ev sıcaklamasına rağmen iyileşmemişti.

Babası topaldı ve annesinin sinirsel bir sorunu vardı belli ki. Buna rağmen ağır işte çalışıyorlardı.

Çayları önümüze alınca gözlerimi kadının titreyen elinden çektim. Hatice hanım bana çevirdi bakışlarını kocasının yanına oturur oturmaz.

"Az önce dediğinizi duydum Nedim Hoca. Kızımız evet... özellik bu aralar okula gidemiyor ama elimizde olan bir şey değil."

Stresli ve utanç dolu sesle konuşan kadın başını eğince üzüldüğümü hissettim.

KARA GECENİN GÜNÜ AYMAZ | bxbWhere stories live. Discover now