15. ENDİŞELENEN BİRİ İÇİN

1.5K 188 140
                                    

Lütfen oy vermeyi unutmayın. 50 oyu geçmesini bekledim yine, kendi aklımdaki sınır geçmeden yazmıyorum size söylemesem de. Emeğe saygı :) İyi okumalar herkese.

Bu arada medya Efe gibi :) sadece gözlerini biraz ela diye hayal ediyorum o kadar. Aklınızdakiyle uyuşmazsa istediğinizi hayal edebilirsiniz. Merak eden olursa diye koydum sadece <3

Bazen insanlara verdiğim değerin karşılığını alamadığımı düşünüyordum. Yetiştirilme tarzımdan olsa gerek duygusal olan benliğim yıllarca yan yana olduğum insanlarla bu hale gelmeme sakin kalamıyordu. 

Erkan'la hala uzun aralıklarla da olsa mesajlaşıyorduk. Ondan yana bir sorunum yoktu aslında. Konu annem ve babamdı.

Vedalaşırken bana ettikleri laflarla şuan gördüğüm muamele birbirinin zıddıydı.

Erkan'a dayanamayıp ailemin neden telefonlarımı açmadığını sormuştum. Biraz zorlamayla da olsa cevap alabilmiştim. 

Akbulut ailesinin belli kuralları vardı ve ailem bu kurallara sadık kalmayı tercih etmişti. Sadece Erkan'dan aldıkları bilgilerle yetinmeyi uygun görmüşler kendilerine. Hepsi mirastan men edilmemek içindi.

Şöyle ki, mirasımız basit bir şey değildi. Çok büyük paralar vardı. Annemin ise şimdilik payı çok büyüktü. Beni kaybettikten sonra miras payını kaybetmemek istemelerini anlıyordum. Bir yanım bunu anlamak istemiyordum ama... Anlamak zorundaydım.

Çok üzülüyordum.

Annem de babam da aile şirketlerinde aktif rol alan insanlardı. Zaten kendi başlarına harika paralar kazanıyorlardı. Miras olmasa bile... Annemin sözleri zihnimde yankılandı. "Bu miras bu saatten sonra bizim işimize yaramaz zaten Nedim. Senin gelecekteki hayatının iyi olabilmesi için bu mirası almamız gerek."

Benim için olduğunu söylemişlerdi. Benim için benden vazgeçmişlerdi.

Çok garipti.

O paraya ihtiyacım yoktu. Bunu onlara mesajlarda söylemiştim. Görmüşler miydi? Emin değildim.

Ben gördüklerini düşünüyordum.

Aile sıkıntılarım beni yer bitirirken yeni hayatıma alışmaya devam ediyordum. Sabah Miran'ların fırınından aldığım bir adet poğaça ile iki derse girmiştim. Şimdi kısacık teneffüste on ikilerden iki kızın edebiyat sorusunu çözüyordum. YKS'de düşünülecek sorular çıkıyordu görünüşe göre. Şairlerin, yazarların yazdıkları hakkında paragraf yazıp kim olduğunu tahmin ettirmeye çalışıyordu. Çoğu şey o kadar ortaktı ki... Bazen sadece verdiği örnek eserlerden yakalayabiliyordum. Ama çocuklar her eseri ezberleyemiyorlardı. Onlar için daha zordu. O yüzden hangi şair nasıl yazmış, hangi yazar hangi dönemde yazarak tarzını, temasını oluşturmuş anlatıp duruyordum. 

Çocuklar daha çok strese giriyordu sanki. Aslında eser ezberletmeye karşıydım. İsimlerini ezberledikten sonra unutacaklardı sınavdan sonra. Okutmak daha güzel olurdu. Kitapların fiyatları 50 bandını bulmasaydı tabii.

Klasik eserlerde hala 20 lira bandından satılsa bile gözlemlerime göre bu ildeki öğrencilerin en az yarısı yoksuldu. Çok fazla çiftçi vardı. Birçoğu kendi tarlasına sahip değildi zaten. Bildiğin hamallık yaparak para kazanıyorlardı. Yevmiyeler hakkında bilgi sahibi olmaya çalışmıştım.

 Saatlik 20-25 lira arasındaydı. Günde en az sekiz saat çalışıyorlardı. Bu da sadece 200 lira yapıyordu. Beş yıl önce olsa 'aylık mutfak alışverişi parası' der ve iyi diye nitelendirirdim ancak enflasyon öyle demiyordu.

KARA GECENİN GÜNÜ AYMAZ | bxbWhere stories live. Discover now