30. MİNNET

847 81 35
                                    

Çayı karıştırırken kafam başka yerdeydi.

"Demek en az 3-4 ay bu hasatlarla geçineceksiniz?" diye sordu İhsan ilgili bir sesle. Mahmut ağa ona kafasını sallarken çayından sesli bir yudum aldı. "Evet evladım topraklar donar yakında."

On dakikadır burada oturup havadan sudan konuşuyorlardı. İkinci bardağımı elime alırken sıcaklığın beni rahatlattığını hissettim. Üzerimdeki garip bakışlar çekilmişti.

"Mustafa ağalar neden tek gittiler peki?" derken ilgisiz duran İhsan arkasına yaslanmıştı. Gözlerimi yavaşça sevdiğimin suratına çıkardım. Sırf benim için ortamı kurmuştu. Demek ki asıl soruları sormanın zamanı gelmişti. Elinde tesbih bile vardı. Evet, adamın teki vermişti o sıkılmasın diye. Bana teklif etmemişti. İstemezdim zaten.

Onlara göre fazla batılıydım.

Mahmut yüzünü buruşturdu. "Şu kızları işten kaçıp durdu. Saat eksikleri var zaten. Aynı parayı alıp az çalışmalarına müsamaha gösteremeyiz."

Kız mı? Ayşegül.

Kahretsin daha çocuktu o. Ne çalışması?

Ağzımı açmak üzereydim ki İhsan boğazını seslice temizledi. Hızlıca bana attığı bakışla susmak zorunda kaldım ama sinirleniyordum.

"Aslında Mustafa bey kızı yerine de saat doldurduğunu söylemişti ama..." İhsan, ne zaman onunla konuştu, gerçekten konuştu mu bilmiyordum ama o kadar gerçekçi söyledi ki ben bile inandım. Mahmut ağa yerinde huzursuzca kıpırdandı. Yanındaki yardakçı Cemil de diklendi olduğu yerde.

"Aynı şey mi İhsan efendi? Kişinin kendisi tamamlamalı. Patron özel olarak istedi bunu benden!" Patron da kimdi?

"Patron mu?" diye sordum kendimi tutamazken. "Kim?"

Bakışlar bana döndü. Cemil yüzünü asarken ağzının içinde kürtçe bir şeyler dedi ancak duyamadım. İhsan sandalyede dikleşirken, "Cemil kardeş." dedi üstüne bastıra bastıra. Sesinde sinirli bir ifade yakalayınca bana ne dediğini tahmin etmeye çalıştım. Sinir bozduğumla ilgili bir şey olabilirdi. Ona ters bir bakış attım. Cemil de İhsan'ın sesiyle kem küm etmeye başlamışken İhsan devam etti. "Nedim hakkında bir kez daha böyle tabirler kullanırsanız hiç iyi olmaz."

"Özür dilerim ama hep soru sorup-"

"Lan bende soruyorum? Bana niye demiyorsun?" İhsan ayaklanacak gibi oldu. Mahmut korkuyla kolunu tutarken, "Şşş, cemil! Misafirlere düzgün davran!" dedi.

"Yabancının teki niye köyümüze geldi asıl? Bir de öğretmenmiş!" Cemil suçlayıcı bir ifadeyle bana bakarken şok geçirmeden edemedim. Sanki büyük bir suçmuş gibi davranıyordu. Sadece öğretmendim ve hedef gösterilmeme yeter gibi konuşuyordu!

"Ne olmuş öğretmensem?!" derken ayaklandım aniden. Hızla ayaklanmamla birden bire sandalyelerin yer değiştirme sesi mekanda yankılandı. Herkes benimle birlikte ayaklanmıştı. İhsan hemen kolumdan tutup beni arkasında çekerken ben büyük bir öfkeyle Cemil'e bakıyordum. "Ne demek istiyorsunuz siz?!"

"Fitneci pislikler! Bizim çocuklarımızın beynini yıkayan siz öğretmenlersiniz!" Ve uzun uzun kürtçe cümleler. Gözlerim sinirden irileşirken kalbimin hızla göğsümü dövdüğünü hissettim. İhsan beni daha da arkasına iterken Mahmut ağa ile göz göze geldim. Yüzü beyazlamıştı ve biraz sinirli duruyordu.

O anda İhsan bağırdı. "Senin ona küfür eden dilini koparıp köpeklerime yem edeceğim!" Dediği gibi üstüne atıldı. Diğer adamlar önüne geçip durdurmaya çalışmasa yumruğunu adamın yüzüne geçirmişti bile! Panikle İhsan'a arkadan sarılırken, "Dur İhsan! Kahretsin!" diyerek geri çekmeye çalıştım. Eminim aklındaki soruları bile soramamıştı daha!

KARA GECENİN GÜNÜ AYMAZ | bxbWhere stories live. Discover now