9. AKŞAM YEMEĞİ

1.5K 144 90
                                    

Minibüs beklediğimden geç gelmişti.

İhsan'la yaptığım konuşmadan sonra hemen kendime gelememiştim. Acaba bina halkı konuşmamız duydu mu duymadı mı endişelerimin arasında koştur koştur durağa gidince bir dakika arayla minibüsü kaçırdığımı görmüştüm. On dakikada bir kalkan minibüsü beklemekle beklememek arasında kalsam da yürümek daha uzun süreceği için stresle beklemiştim.

Oysa ders vereceğim bir öğrenci bile yoktu. Sadece iş arkadaşlarımla tam olarak tanışacağım gündü bugün.

Cebimdeki telefon titreşti.

Kader: Nerde kaldın?

Telefonumdaki mesajı okurken yeni gelen minibüste paramı verip arkaya oturmuştum. Terlediğimi hissediyordum. Bir elim stresle küpeme gidip oynarken cevapladım.

Nedim: Minibüsü kaçırdım hemen geliyorum...

Kader: Sen zaten erken olana biniyordun, ikincisini de mi kaçırdın? Geç çıktın evden galiba. Müdür seni bekliyor. Bir işi sen yapmışsın galiba ama ulaşamıyormuş gergin domuz.

Gergin domuz lafına gülemedim bile. Dudaklarımı stresle ısırırken kulağımı rahat bıraktım. Geç çıkmamıştım da konuşmaya dalmıştım.

Nedim: İhsan bey benimle aynı binada kalıyormuş. Onunla rastlaştım.

Kader'in yazıyor... kısmına bakarken gömleğimin bir düğmesini açtım. Gözlerimi dışarıdan ayırmamaya çalışıyordum. İneceğim yeri de kaçırırsam iyi olmayacaktı.

Kader: Bizim İhsan mı?

Nedim: Evet o.

Kader: Bana o apartmandan kiralayacağını söyleseydin sana onun da orda kaldığını söylerdim. Laf falan atmadı değil mi?

Laf atmadı mı... Alttan alta laf dokunduran, ağzı iyi çalışan biri olduğunu çok iyi göstermişti. Bunu Kader'e söylersem şikayet etmiş gibi olacaktım o yüzden belirtmemeye karar verdim.

Nedim: Sadece hal hatır sorduk. İşleri yoğun galiba. Sabah yeni geliyordu eve.

Kader: Evet yoğunlar. O yorgun olunca biraz gergin olur. Kötü laf ettiyse alınma. Hep öyle bu adam.

Kaşlarım çatılırken bir an İhsanla olan konuşmamızı sorguladım. Kalp kıracak bir şey dememişti. Aksine güzel laflar da etmişti... gerçi ben kinaye yaptığını düşünmüyor değildim ama neyse...

Tam cevap yazacaktım ki inmem gereken yere yaklaştığımı fark ettim. İnmek için müsaade isterken kalabalık araçtan kendimi dışarı zor attım. Aynı anda Kader'e ses kaydı atmıştım gelmek üzere olduğumla ilgili. Gerekirse okulda konuşurduk bunları.

Hızlı adımlarla okul kapısına gelirken güvenlikçi Sabri'ye selam vererek, "Çok yoğun mu bugün?" diye sordum. Sabri şapkasını düzeltirken başıyla beni onayladı. Şimdiden yorulmuş gibi duruyordu. "Çoğu hoca geliyor bugün. Vallahi geçen haftanın tenhalığından eser kalmadı. Senin çok görüşeceğin diğer edebiyat hocası da geldi bu arada. Kolay gelsin şimdiden." 

Onun dediklerini stresle dinlerken kartımı cebime attım. "Anladım. Kolay gelsin." diye ağzımın içinde mırıldanıp koşarcasına ana kapıya gittim. Harika, en çok takılacağım hocayla geç tanışacaktım. Tatlı biri olmasını umut etmekten başka çarem  yoktu.

İçeri girince tanımadığım yüzler anında gözüme çarptı. Takım elbiseli, zayıf, kırklarında duran bir adam gözlüğünü düzeltirken, "Sınıfları ayarlama işini sona bırakmayın demiştim." diye homurdanıyordu. Karşısındaki elindeki dosyaları tutarak ona alttan baktı. Kısa boylu, şişman, kısa sarı saçlı, göz altı torbalarına bakacak olursak kırklarında bir kadındı. Adama memnuniyetsizce bakarken, "Çok konuşma Sedat." demişti. "Bizim işimiz öncelikle bu artık. Hadi. Düzgün dağıtmamız lazım sayısalları." diyerek adamı arkasında bırakmış ve öğretmenler odasının olduğu tarafa yürümeye başlamıştı.

KARA GECENİN GÜNÜ AYMAZ | bxbWhere stories live. Discover now