24. BOZULAN AĞ

1.3K 132 59
                                    

Bomba olayı medyaya yansıdıktan sonra büyük olay olmuştu. Büyük olay dediğim, sosyal medyadan bahsediyordum. İki günden fazla bir süre gündemden düşmemişti. İnsanlar bombaların büyük şehirlere de geleceğini, bir sürü ölüm olacağını konuşup durmuştu. Siyasilerden günde beş defa açıklama geliyordu. Şehirler iyi korunuyor, terörist yakalandı vs... Sonra unutuldu gitti. Oralarda da bomba falan patlamadı.

Sadece buradaki insanlar unutmadı.

Askerlerin 100 metrede bir konuşlandığı yolu izlerken gergince yanımda oturan adama yandan bir bakış attım. İhsan şapkasını kafasına geçirmişti. Üniforması şimdi tamamdı. Sırtını koltuğa yaslamış trafik kurallarının verdiği ölçüde ilerlerken gözlerini ileriye dikmişti. Yoldan geçerken tabela gözüme çarptı. Karakola gelmiştik...

"İçeriye gireceğiz." dedi İhsan boğuk bir sesle. "Arabada bırakamam seni. Zaten buna izin vermezler. Seni arkadaşım diye tanıtacağım."

"Tamam," diye mırıldandım kuru bir sesle. Başıma ağrı saplandı. Yorgun gözlerimi çenesi gerilmiş, eliyle direksiyonu kırmak ister gibi kavrayan adama diktim ve nefeslendim. Komutan ona neler diyecekti bir fikrim yoktu ama İhsan'ın kanı kaynıyordu. Öfke doluydu.

Aracı yavaşlattı. Büyük demiri kapıya bakarken içimde fırtınalar esiyordu. Sanki hapishane girişi gibiydi. Üst düzey güvenlikli olması şaşırtmıyordu. Her köşede kuleler vardı. Üstlerinde duran ve ellerindeki silahlarla etrafı gözetleyen askerlere arabanın içinden bakarken İhsan arabayı durdurdu kapının önünde. Kimliğini çıkarırken camı indirmişti. Bakışlarım bizim araca eğilen askere kaydı.

"Ben İhsan Karaul." dedi askeri kimliğini ona verirken.  "Yanımdaki ki arkadaşım Nedim Akbulut. Bu da onun kimliği." Kendi kimliğimi istediğinde vermiştim. Bunun için kullanacağını bilmiyordum. Asker ilk önce İhsan'a baktı ve yüzüyle kimlikteki fotoğrafı karşılaştırdı. Sonra benimkine baktı. Yorgun gözlerle onları izledim. Daha sonra eşleştirmiş olsa gerek, "Geçebilirsiniz." dedi. İhsan camı kapatırken bakışlarını yavaşça açılan demi kapıya çevirdi. Eline aldığı kimliğimi bana bakmadan uzatınca yavaşça aldım. Gerginliği üst düzeydeydi...

Arabayı yavaşça ilerleterek içeriye soktu. Karakolun önündeki park alanlarından boş olanına doğru ilerlerken, "Burası içimi kararttı." dedim gri bulutların toplandığı gökyüzüne ve boyası dökülmüş karakola bakarken. Korku filmlerindeki baş rol gibi hissettim kendimi. Her an kötü bir şey olacaktı sanki.

Kafamı iki yana sallarken, "Çok darbe alıyor bu bina. Boşuna boyamıyorlar o yüzden." diye mırıldandı İhsan. Düzgün bir yer bulduğu gibi aracı o tarafa çevirdi. Dikkatlice yan profiline bakarken ne demek istediğini düşündüm. İhsan kuru bir sesle devam etti. "Saldırı düzenlenen karakol burasıydı."

Ah... "O zaman burada mıydın?" diye fısıldadım kalbimdeki korku büyürken. İhsan'ın yaralanma ihtimali bile beni korkutuyordu. Küçük darbeler aldığını görmüştüm ancak büyük silah yaraları... hatta sakat kalacak kadar büyük yaralar... Hayal bile edemiyordum. Kendimi toparlayamazdım ona bir şey olursa.

"Değildim." dedi tek nefeste. "Ama olmayı dilemedim değil. Onları yakalayabilirdim."

"Bu o kadar kolay olamazdı." diye mırıldandım onun isteğine kaşlarımı çatarken. Superman falan mı sanıyordu kendini? O kadar teröristi tek başına mı alt etmeyi düşlüyordu? "Olurdu demedim." dedi aracı geri geri park alanına sokarken. Elini benim koltuğumun başına attı ve arkaya bakarak geri geri arabayı sokmaya başladı. Kaslı koluna ve gerilmiş boğazına bakarken yutkundum. Boynundaki damarlar ortaya çıkmıştı. Kendini kastığı için miydi? 

KARA GECENİN GÜNÜ AYMAZ | bxbWhere stories live. Discover now