16. Bölüm: "Gerçekler"

46 3 0
                                    

"Bir mum yakarken umduğum şey ışık bulmaktı ancak sönen mumun bulduğum ışığı umutlarımla birlikte karanlığa gömeceğinden bihaberdim."

***

Gözlerimi kırpıştırarak Berk'in çantadan çıkarmak için uğraştığı şişme bota baktım, dışarıya çıkardığı kısım büyüdüğünden çıkarmakta zorlanıyordu ve Berrin'le ben mağara kısmına ait haritanın köşesini incelemekle meşguldük. Mağaranın tam ortasına kırmızı kalemle ünlem konulmuştu ve sağ taraftan gitmemizi yazan kişi bizi sol taraf hakkında uyarmıştı. Ne kadar tehlikeli olabilirdi ki? Bunu düşünerek geçirdiğim dakikalar ünlemin altında siyah kalemle yazılan sırların açığa çıkmalı yazısından daha korkunç değildi. Sırrım yok değildi ama ne açığa çıkacaktı ki? Kendim hakkında bile hiçbir şey bilmiyordum.

Berk sonunda şişme botu tamamen çıkartarak suya bıraktığında Berrin'le haritayı incelemeyi bırakıp yanına gittik. "Bu lanet olası bot çok sinir bozucu!" diye söylenişlerini dinlerken gülmeye başladık Berrin'le. Bize bıkkın gözlerle baktı. "Kolaysa siz halledin isterseniz." Tek kaşını kaldırıp bize baktığında ellerimi havaya kaldırarak nehire bıraktığımız bota yerleşmeye çalıştım.

"En iyisini sen bilirsin," diyerek en köşeye geçebildiğimde Berrin arkamdan gelip yanıma oturdu ve Berk gözlerini devirerek diğer köşeye oturduğunda şişme botun çevresinde sihirli dalgalar oluştu ve Berk'in arkasında gemilerin kaptanları tarafından kullanılanlara benzeyen küçük bir dümen oluştu.

Derin bir nefes veren Berk bıkkınlıkla ona dönerek, "Seni sürmeyi bilmiyorum lanet olası!" diye bağırdı. Gülmemek için kendimi zor tutarken Berrin Berk'in omuzuna elini yerleştirdi, Berk direkt başını çevirip onun yeşil gözlerinin içine baktı.

"Sakin ol, Berk," dedi Berrin yatıştırıcı bir tonda. "Bunu yapabilirsin."

Berk bu sefer derin bir nefes alarak dümene dönüp gözlerini kıstı, içsel çatışmasını pek yansıtmadan dümene ellerini yerleştirdi. Arkama yaslanarak onları izlemek istesem de suya düşmek istemediğim için şişme bota sıkıca tutundum. Berk adapte olmakta biraz zorlandığı dümeni çevirirken bulanan mideme söz geçirmeye çalıştım. Bizi doğruca mağaranın içine götürmeye başladığında duvarları simsiyah mağaranın görüntüsünden dolayı biraz ürktüm. Bizim içeriye girmemizle elimi kaldırıp ateş yakmaya hazırlandım ama Berrin elime vurup beni durdurdu, karanlıkta bir ses kulağıma erişti.

"Damla... Sen seçildin. Kehanete dikkat et."

"Ne kehaneti?" diye sorduğumda Berk'le Berrin tuhaf bakan gözlerle bana döndü.

"Ne?"

Berrin'in sorusunu önemsememeye çalıştığımda karşımızda siyah dumanlarla kaplı kırmızı gözlere sahip bir varlık çıktı. Aynı anda üçümüzün çığlığı mağarayı kaplarken ani bir kanatlanma sesi duyduk. Başımızın üstünden uçan kuşlarla varlık güldü. "Aptal Seçilmişler," dedi dalga geçercesine. "İndiamindia Mağarası'na neden geldiniz?"

Kanatlanan bütün yarasa benzeri kuşlar varlığın etrafında dönmeye başlamıştı. "Sen de nesin böyle?"

Sorumla güldü. "Ben İndiamindia'nın Koruyucusu olan Kara Ruh'um. En azından o önce gelen aptal Seçilmiş ikilisi ve ordusu bana bu ismi verdi."

"Kara Ruh..." dedim önümde beliren varlığı hatırlayarak ama sesleri birbirlerinden tamamen faklıydı.

Berrin hemen öne atıldı. "İndiamindia'yı vermek için ne istiyorsun?"

SeçilmişlerOù les histoires vivent. Découvrez maintenant