2. Bölüm: "Lanetli Kadın"

995 44 23
                                    

Aslında bölüme bir şarkı ekleyecektim ama sarkıyı sonraki bölüme sakladım, iyi okumalar. ☺

"Esaretin yollarını arşınlamış birisine özgürlüğü sorsanız, size bir hayalden bahsederdi ve ben, o hayal olmayı seçtim."

***

Esen rüzgârla dağılan yaprakları izlerken süt tadının ağır bastığı kahve dudaklarımın arasından kayarak geçti, sıcaklığına aldırmayan bir tavırla yavaşça yutkundum. Bir şeyler söylemem gerekirken Berrin'in anlattıklarını dinliyor, bir yandan da söylediklerini aklımda tutmaya çalışıyordum; bu okula alışmak istiyorsam Berrin'in söylediklerini harfiyen dinlemeliydim çünkü. Alara, dört sınıfı bir arada eğitiyor, onları ekiplere ayırıyor ve öyle değerlendiriyordu. Bazı etkinliklere de değerlendirmelerine göre bir ekip seçip gönderiyordu, bunu en başından bana anlatmıştı.

Öyle şanssızdım ki Berrin'le aynı ekibe düşmüştüm. Ders bitiminde beni alıp bir kafeye getirmiş, ekip olarak yapacağımız aktivitelerden bahsetmeye başlamıştı. Zaman geçtikçe ekip aktivitelerinden konu okulun dedikodularına dönmüştü; onun karmaşık bir zevki vardı, dinlemesi kolaydı ama anlaması zordu. Anlattıklarından anladığım sadece okulun dedikodularını sıkı takip ettiğiydi, bunun dışında bahsettiği şeylerden hiçbirini anlamıyordum.

Çenesini eline yaslayarak, "Geçen sene bir kız okulun merdivenlerinden düşüp kolunu kırmıştı, ondan öncesinde de bir çocuğun bileği ters dönmüştü," dedi gözlerini üzerimden ayırmadan. "Sanırım o zamanlar bu okula kötü şans getiren başka bir kız yüzünden olmuş." Gülerek kendisine aldığı bitki çayından yudumladı, yeşil gözleri yakından bakılınca daha güzel görünüyordu.

"Felaket uzmanı gibisin, Berrin," dedim şaşkınlıkla. "Bunların hepsini nereden bildiğini hiç anlamıyorum."

Dudaklarını büzerek bardağın üzerinde parmaklarını gezdirdi. "Öyle miyim?" Sorunun hedefinde kendisinin olduğunu düşünerek çenemi kapalı tutacaktım ki, "Neyse ya," diyerek konuyu kapattı. Okulun kötü dedikodularından, iyi dedikodularına ne zaman geçeceğimizi merak ederek elimdeki bardağı masaya bıraktım.

Dudaklarım hafifçe yana kıvrıldı. "Biraz iyi şeylerden bahsetmelisin," dedim alayla ama aslında bu konuda bir bakıma ciddiydim. Kasvetli ortamları fazla sevmezdim. Bana göre kasvet bir insanın bulaşacağı en tehlikeli şeydi çünkü kasvetli bir insan zamanla karamsar havasından çıkmayı unuturdu.

Berrin, "Pekâlâ," dedi kelimenin sonunu uzatarak. "Sen anlatsana biraz da, hep ben konuştum. Damla Uluyıldız'ın nasıl bir hayatı var merak ediyorum." Mavi gözlerim üzerine kenetlenirken emin olamayan bir tavırla masada beni bekleyen kahveme uzandım.

"Ne anlatabilirim ki?" Düşündüğüm şey aniden dudaklarımdan fırlayıvermişti. "Almanya'dan geldik işte. Bir bakıma geri dönüş oldu." Dalgın gözlerim ondan masaya düştü ve masada kaldı. "Merak edilecek bir yanı yok."

Yeşil gözlerini üzerimde hissedebiliyordum. "Herkesin hayatında merak edilecek şeyler olur, Damla," dedi rahatlatıcı bir ses tonuyla. "Kimse hayatını boş şeyler yaparak geçirmez."

"Anladım," dedim neredeyse bir fısıltı kadar kısık seste.

Berrin gözlerini masaya sabitledi. "Peki, sen neler yaptın?"

"Hiçbir şey," dedim mırıldanarak. Mavi gözlerim bulutların kapladığı gökyüzüne bakarken birkaç saniye önce üzerime çullanan halsizliğin geçmesini bekledim, Berrin benimle konuşurken gözlerimin içine bakıyordu çünkü. "Hukuk okumak istiyordum ama bölümün sınırına ulaştığını söylediler, ben de kendime en yakın gördüğüm diğer bölümü seçtim. Bir sonraki yıl hukuk bölümüne geçeceğim."

SeçilmişlerWhere stories live. Discover now