9. Bölüm: "Tutulma"

429 22 3
                                    

“Asaletin ışığıyla aydınlanan bir gecede yıldızlar okyanusa düştü,  okyanus aya dönüştü; güneş bir sonraki sabah doğduğunda okyanusun kendisi bir düştü.”

***

Saatin çıkardığı sesler bir kuşun gagasını vurmasıyla alarma dönüşürken endişe kendi elleriyle maskesini çıkartıp telaşın yüzünü gösterdi, korku hemen arkasından onu takip ederken yutkunan Berrin’in oturduğu sandalyede bir haber bekleyen görüntüsü anılarıma kazındı. Telefonu masada duruyordu, sadece on beş dakika önce Alp ve Gaye’ye veda ettiğimiz odayı sessizlik kaplamıştı; Berk sürekli odada dolandığından gergin görüntüsüne fazla takılmıyordum ama benim de içimden geçen tek şey aynısının başıma gelme ihtimaliydi. Kız kardeşim çok gürültücü, bazen fazla sessiz, bazen de herkesi geçip yanımda olan birisiydi ve onun başına böyle bir şeyin gelme ihtimali beni korkutmaktan öteye geçiyordu.

Berrin çenesine yasladığı elini biraz kaydırarak derin bir nefes aldı. “Bir yolu olmalı,” dedi kendi kendisine söylüyormuş gibi. “Onu kurtarmanın, o parşömeni bulmanın bir yolu olmalı.” Onunla aynı fikirde olmama rağmen bahsettiği yol aklıma gelmiyordu; Urin’in anılarıma baktığı an dışında hatırlayabildiğim bir detay yoktu, annemin bizimle birlikte son anlarını geçirdiği ev İzmir’deydi ve uçakla bile gitsek vaktinde yetişebilmemiz imkânsıza yakındı. Şu dakikadan itibaren Berrin’in kardeşini kurtarmamız için altı  saat kırk altı dakikamız vardı.

Gerginlikle masaya yasladığım başımın iki yanından kollarımı uzatarak gerindim, Berrin’in gözleri bu hareketimle beni bulmuştu. Başımı yavaşça kaldırıp ona baktım. “Benim tek aklıma gelen Urin’in anılarıma baktığı ve kesinlikle orada hiçbir şey bulamadığı...” Sözlerimi bitirdiğim an Berk durup başını bana çevirdi, söylediğim şeyin onu neden durdurduğunu bile anlayamadan Berrin’in yan tarafındaki sandalyeyi çekip oturdu.

“Tekrar söyleyesene,” dedi kaşlarını çatarak.

Ben de kaşlarımı çattım. “Neyi?”

“Urin...” diye cümleyi başlattığında kaşlarım normal haline döndü.

“Ha...” Anladığımı belli eden bu tepkimle Berk durup iki saniye yüzüme boş bakışlar attı ama onu umursamadan bahsettiği şeyi tekrarladım. “Urin anılarıma baktığında hiçbir şey bulamadı? Bu mu?”

Başını sallayarak sandalyede geriye yaslandı, gözleri hızla Berrin’i buldu; ikisi göz göze gelirken kendimi aptal gibi hissediyordum çünkü Berrin’in gözleri Berk’in gözlerini bulduğu anda ne demek istediğini anlamıştı. Saf bakışlarımı son anda fark eden Berk bana dönerek açıklama yaptı. “Basitçe Urin senin anılarında bir şey buldu ama bu onun gidip arayabileceği bir şey olmadığından daha kolay yola, yani bize başvurmaya karar verdi.” Kısa açıklamasıyla elimde olmadan onu alkışlamaya başladım, yarım saattir takıldığım noktayı beş saniyede çözmüştü ve doğrusu aklıma takılalı on beş dakika olduğunu unutuyordum.

“Sadece ben aptalım, değil mi?” Sorumla ikisinin bakışması aynı anda gerçekleşirken yanaklarımı havayla doldurup arkama yaslandım. “Anladım, anladım... Söylemenize gerek yok...”

Elini çenesinden çeken Berrin gözlerini bana sabitleyerek düşünceli yüzünde ciddi bir ifade takındı. “Peki, Urin’in anılarında takıldığı nokta ne olabilir?”

Açık oldum. “Bilmiyorum.”

“Sağ ol,” diyerek bana teşekkürlerini sunan Berk’e ters bir bakış attım.

SeçilmişlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin