《 39. Bölüm 》

378 47 0
                                    


Selamın aleyküm kar çiçeklerim 🙋‍♀️

Sembolümüzü alabilir miyim ❄

Keyifli Okumalar...

Sessizlik ilk kez bana huzur vermek yerine geriyordu. Babamın sözünden sonra herkes birbirine bakarken Uraz bu defa gerginliğimi anlamış gibi ortamı yumuşatmak için hemen ayaklanmış ve kendisini tanıtmıştı. Ardından Cemre de aynısını yaptığında annemin Demir'e aç olup olmadığını sormasıyla hayır cevabını almıştı ama aç olduğuna emindim.

Heyecanlı iken yemek yiyemiyordu ve bu ikimizin ortak noktasıydı. Birlikte babamın karşısında yan yana otururken benim az önce cevapladığım tüm soruları Demir'e tekrar sordu. Rahat bir sesle ve kendinden emin bir tavırla Demir yanıtlarken ben diken üzerinde duruyordum.

Babam bana bakarak "Kızım sen bir çay suyu koy." Dediğinde ben kalkmıştım ki "Cemre ve Uraz sizde yardım edin." Sesiyle dondum kısa süreliğine. Demir ile ben yokken baş başa konuşmak istemesi tedirgin etmişti. Demir'in güzel gözleriyle çakışan gözlerim gerginliğimi yansıtmış olacak ki gözlerini açıp kapatarak sorun yok dercesine gülümsedi.

Sertçe yutkunup mutfağa geçerken Cemre'nin kapıyı dinleme çalışmalarına tepkisiz duruyordum. Uraz yanıma gelerek "Merak etme, sadece rahatça seni mutlu etmesi gerektiğini söyleyecektir." Diye teselli etmek istercesine omzumu sıvazladı. Bir süre çayı demleyip beklerken annemin bana seslenmesi ile üçümüzde içeri geçtik.

Salona girdiğimde üçünün yüzünde ki tebessüm benim gergin yüzümün gevşemesini sağlamazken bu halim daha da komiklerine gitmiş olacak ki babam güldü. Annem ellerime bakarak "Çayları da getirseydin." Dediğinde benim titrediğimi anlayan Cemre "Ben getiririm." Diyerek mutfağa gitti.

Usul adımlarla Demir'in yanına otururken gözlerim sorgular şekilde bakıyordu ama o cevap vermeden gülümseyerek babama bakıp maç muhabbetine girdi. Onlar futbolcular hakemler maçlar hakkında konuşurken annem bana gülümseyerek göz kırptığında ne olduysa sorun olmadığını anlamak üzerimden yük kaldırmıştı.

Çaylar geldi, herkes sohbet eşliğinde içti yedi ve geç saatlere kadar oturduk. En sonunda Demir "Geç oldu artık müsaadenizi isteyeyim." Dediğinde babamda onayladı. "Müsaade senin oğlum, istediğin vakit gel kapılarda bekleme."

Bu söylediğine Demir utanırken herkes gülmüştü. Sonunda herkesle vedalaşıp çıkışa yönelirken bende peşinden geçirmek için gittim. Kapıdayken daha fazla dayanamadan "Ne söyledi babam?" diye sorduğumda bu halime gülerek yanağımı okşayıp "Bu bizim aramızda bir sır ama sorun yok merak etme." Dedi.

Kaşlarım huysuzluk ile çatılırken yanağımı avucuna yaslayarak "Demir söylesene işte." dedim nazlanır bir edayla. Demir içi gidiyor gibi iç çekerken "Göz bebeğime iyi bak, gözünden bir damla yaş akarsa dünyayı yakarım seni de o ateşe atarım dedi." dediğinde babama olan hayranlığım ile yüzümde kocaman bir gülümseme oldu. 

Babalar kızlarının ilk prensi olurdu benimki de öyleydi ama Demir de en az babam kadar seviyor önemsiyordu biliyorum. Elimi boşta ki eline götürüp tutarken "Sen benim gözümden yaş akmasın diye zaten isteyerek bile o ateşe atlarsın. Benim sana olan inancım da sevgim de bundan emin. Ama sana sözüm olsun, bende göz bebeğime çok iyi bakacağım. Bir kez olsun onun ah etmesine izin vermeyeceğim ve her zor anında ve üzüntünde yanına bir omuz olacağım." dedim samimiyetle. 

Yanaklarım itirafımla birlikte kızarırken Demir de benim gibi elimi sıkıca tutup yanağımdan çeneme getirdi diğer elini. Kırılacak bir eşya tutar gibi naifçe dokunurken "Sana sözüm olsun, o gözlerden akan her yaş mutluluktan olacak. Her zaman sevip koruyacağım. Kalbimi kalbine mühürleyeceğim." dedi boğuklaşan sesiyle. Kalplerimizin zaten birbirine mühürlü olduğunu söylemedim. 

KAR ÇİÇEĞİWhere stories live. Discover now