《 11. Bölüm 》

760 103 159
                                    

     Selam kar çiçeklerimmmm 😘 Yine söz verdiğim zamanda geldimmm (:

     Sembolümüzü göremedim bakayım koymuş musunuz ;) ❄

    Bölüm sonu efsaneeeksbdjshjdbd Diğer bölüm daha da efsanejshdjsd

    Medya : Demir Han Gündoğan

    Keyifli Okumalar...

    ♡

Abdestimi alıp namazımı kıldıktan sonra aşağı inmiş bizimkiler gibi bende kendimi bir koltuğa atmıştım. Çok geçmeden Nihat "Eee ne yapıyoruz?" diye sorduğunda Nilay onu umursamadan bana bakarak konuştu. "Demir Hoca nerde?" Ona anlamsız bir bakış atarken "Ben nerden bilebilirim?" dedim. Nilay bana büyük ihtimalle gözlerini devirmişti. Sıkkın bir nefes bırakarak "Aynı odadasınız ya hani Güneş bilmen normal olmaz mı?" dedi.

Evet haklı olabilirdi ama ben odadan çıktıktan sonra bir daha girmemiştim ki. Omuzumu silkerek "Bilmiyorum odada değildim." dedim. Alpay ayağa kalkıp "Tamam o zaman göl kenarında ki ağaç eve gidiyoruz biz sende Demir Hocayı bul beraber gelirsiniz. Boş boş oturmaya gelmedik sonuçta değil mi?" Dediğinde beni kimse umursamadan kalkıp peşinden çıktılar. Kaşlarım çatılmış öylece onlara bakarken niye benim Demir Hocayı bulmam gerektiğini biri bana açıklayabilir mi?

Onlar evden çıkıp gittiğinde oflayarak ayağa kalkıp üst kata çıktım ve odamın kapısında durup üç kez tıklattım. İçeriden hiç ses gelmezken bir kez daha çaldım kapıyı ama yine ses gelmedi. Boğazımı temizleyerek "Hocam? Uygun musunuz girebilir miyim?" diye sordum ama bir cevap gelmeyince yavaşça kapıyı aralayıp içeri girdim.

Yavaş adımlarla odaya girdiğimde Demir Hocanın yatakta yüz üstü yatmış uyuyakaldığını görünce farkında olmadan tebessüm etmiştim. Üzerinde geldiğimiz zamanki kombini olan siyah kotu ve lacivert kazağı ile öylece uzanıyordu. Sadece siyah deri ceketini çıkarıp benim koltuğun kenarına attığım ceketin üzerine bırakmıştı. Ona doğru bir iki adım attığımda yüzüne baktım dikkatlice. Uyurken gür ve şekilli kirpikleri daha da belirgin olmuştu ve çok hoş duruyordu. Düşüncemle anında utanıp yanaklarım kızarırken birkaç kez başımı iki yana sallayarak kendime geldim.

Sesimi kontrol edip ona yaklaşırken "Hocam?" diye seslendim ama tepki vermedi. Uyandırmasa mıydım? Biraz daha yanına yaklaştığımda "Hocam biz dışarı çıkacağız." diyerek konuştum ama yine beni duymadı. Ne ağır uykusu varmış ya ben şimdiye çoktan uyanmıştım. Elimi çekinerek omzuna uzatıp hafif itecekken bir anda bileğimden tutup beni çekti ve ne olduğunu anlayamadan Demir Hocanın altında kaldım. Gözlerim kocaman açılmış büyük bir şaşkınlıkla bakakalırken Demir Hoca bana bakarak uykudan yeni uyanmış bir sesle "Safir? Ne yapıyordun sen?" diye sordu.

Ben hala anın etkisinden kurtulamamış yutkunamıyordum bile. Nefesim sıklaşırken kalp ritmim depara kalkmıştı. Far görmüş tavşan gibi şaşkınlıkla ona bakarken titrek bir sesle konuştum. "Biz gi...decektik sizi uyandırmaya çalış...tım." Demir Hoca yeni fark etmiş olacak ki üzerimde durduğunu usulca bakışları vücutlarımıza döndü ve ardından serseri bir gülüşle bana bakarak fısıldadı. "Uyandırmak için farklı yollar denemelisin Safir." sözlerini idrak edemeden bana göz kırpıp üzerimden kalktı ve yataktaki beni süzerek kendi ağzının içinde bir şeyle söylenip ceketini aldı ve çıktı.

Elim yavaşça kalbimin üzerine giderken ne zaman kalp krizi geçireceğimi cidden merak etmeye başladım. Yatakta doğrulup az önce olanları sindirmeye çalışırken Demir Hoca aşağıdan "Safir hadi çıkalım?" diye seslenince sindiremeden kalkıp ceketimi aldım. Odadan çıkarken ellerim ve bacaklarımın titrediğini fark ettim. Bu ani hareketler benim gibi birinin bünyesine fazlaydı. Merdivenleri dikkatle inip kapının önünde beni bekleyen Demir Hocayı umursamadan ayakkabılarımı giyip kıpkırmızı suratla evden fırladım. Yüzüne bakabileceğimi düşünmüyordum. Serin ama oldukça ılık olan hava yüzüme çarptığında dudaklarım iki yana kıvrıldı memnuniyetle.

KAR ÇİÇEĞİWhere stories live. Discover now