《 7. Bölüm 》

970 111 145
                                    

         Şimdi bir kötü bir güzel haberim var ; kötü haber yarın internetim bitiyor,  iyi haber iki günde bir bölüm atacaktım netim olsaydı ve on gün sonra yenilenecek paketim bugün üç bölüm birden atıyorum .  Bana anlayış göstereceğinize eminim . 🦋

       Sembolümüzü alabilir miyim lütfennn ❄

      Keyifli Okumalar...

      ♡

Hani olur ya bazı anlar vardır, çığlık çığlığa bağırıp ağlamak istersiniz ama o an durum elvermez ve içinize atarsınız. Daha sonra o içinize attıklarınız birikir birikir en ufak bir olayda veya üzüntüde volkan misali patlar. Akıp gittiği her yeri harap edip yakar, zarar verir her şeye her yere. Bende şuan tam olarak dolma içime atma evresini bitirmiş patlama noktasını bekliyordum ve bunun çok yakın olduğunun bilincindeydim. Her şeye katlanabilirim, çoğu şeyi sırtlanır dayanabilirim ancak aileme bir şey olmasına onlara zarar gelecek düşüncesine tahammülüm yoktu. Buna asla dayanamazdım.

Nilay'ın söylemesinin üzerine ne kadar kaba bir davranış olacağını düşünmeden ya da daha doğrusu düşünemeden telefonu yüzüne kapatmış anında dolu dolu olan gözlerimle kumandayı alarak televizyonu açmıştım. Son dakika haberi olarak verilen haberi izlerken göz yaşlarım dayanamamış hemen bir bir bulundukları boşluğu terk etmişti. Demir Hocanın varlığını bile unuturken telefonu aldığım gibi babamı aramaya başladım bir yandan da haberi izlerken. Çaldı çaldı çaldı açılmayacak diye beklerken o huzur bulduğum sesi duydum.

"Meleğim?" Sesini duyar duymaz yere oturup ağlamaya başlarken "Baba." diyerek büyük bir rahatlama ile beraber korkuyla solumuştum. Babam derin bir nefes alıp "Ağlama göz bebeğim ben iyiyim endişelenme sen. Bulunduğum yeri taradılar doğru ama bana da başkasına da bir şey olmadı korkma tamam mı? Üzülme sakın." burnumu çekerken gözlerimi kazağımın kolu ile kurulayarak "Bana doğru söylüyorsun değil mi babacım? Bir şeyin yok iyisin? Bak kötüysen ilk uçakla yanına geleceğim yapma baba bir şey varsa saklama." Sesim yeni ağladığım için oldukça berbat çıkmıştı ama umursamadım hiç.

Babam gülerek "Ben ne zaman sana yalan söyledim meleğim gayet iyiyim turp gibiyim. Sence bana bir şey olsa annen hala İtalya'da durabilir mi? Soluğu anında burada almıştı." dediğinde başımı sallayarak ona hak verdim. Annem asla işini ailesinden önde tutacak birisi değildi ciddi bir şey olsaydı anında gelirdi. Gülümseyerek "Tamam babacım kendine dikkat et lütfen. Seni çok seviyorum. Allah'a emanetimsin." dediğimde babamda sevecen sesiyle "Sende kendine iyi bak meleğim. Görüşürüz." diyerek kapattı. O anlık yaşadığım korku ile kalbim yerinden çıkacak gibi atmaya başlamıştı ve hala sakinleşmemişti.

Elimi kalbime koyup babamın bir şeyi olmadığına kendimi inandırırken Demir Hocanın sesini duyduğumda kendime geldim. "Bir sorun yok değil mi?" Başımı iki yana sallayarak "Yok çok şükür." dedim. Zar zor ayağa kalktığımda Demir hocanın pür dikkat beni izlediğinin farkındaydım. Birkaç kez boğazımı temizledikten sonra kibar bir sesle "Hocam siz artık..." diyecekken bunun ne kadar kötü bir davranış olduğunu fark edip sustum. Resmen evden kovacaktım ne kadar ayıp. Utançla kıpkırmızı olurken Demir Hoca gülerek ayağa kalkıp bana doğru iki adım attığında hemen yüzümün önünde göğsü vardı yüzüne bakmadığım için. Rezil oldum değil mi?

KAR ÇİÇEĞİWhere stories live. Discover now