《 25. Bölüm 》

511 46 65
                                    

Selamın aleyküm kar çiçeklerim (:

Sembolümüzü alalım buraya

Multi: Güneş Lara Soykan

Keyifli okumalar...

<3

Hani büyük bir olay olur ya da aradan çok zaman geçer bazen birkaç mevsim birkaç insan birkaç anı birkaç acı... her şey biter, hesaplar ödenir, defter kapanır. Sonra olmadık bir zamanda olmadık bir yerde saçma sapan bir karşılaşma olur. Sonra... sonra bir şey olmaz. Çünkü hesap etmediğin bir kalbin vardır o ne ayların ne yılların geçmesine aldırış etmeden ilk gün gibi taptaze seviyordur.

Şu anda kendimi böyle hissediyordum. Demir Han beni yıllar önce görmüştü. Evimin önünde, bir markette, belki köpeğimi gezdirirken ya da hava almak için balkona çıktığımda. Allah bir şekilde bizi birbirimizin karşısına çıkarmış sonra da gönüllerimizi birbirimizin kalbine koymuştu. Şükürler olsun ki koymuştu.

Demir öyle eşsiz ve mükemmel bir adamdı ki onu anlatmaya kelimeler yetmezdi. Beni gördüğünde parlayan gözleri, hızlanan nefesleri, heyecanla titreyen elleri ile öyle güzel seviyordu ki. Hani omuzdan öpmek diye bir şey vardır ya. Yüküne ortağım der gibi. Hep yanındayım der gibi. Öyle güzel işte.

Demir'e olan hislerim bundan çok daha ötedeydi. Eğer bu aşk değilse, ben Demir'e daha önce kimsenin kimseye olmadığı bir şey oldum.

Beni gözünden sakınıp bebeği gibi davranması, benim gözlerim dolunca onun da gözlerinim dolması, kıyamaması, kıramaması öyle zarif ki... Bazen ne yaptım da böyle eşsiz bir adamı hak ettim diyordum. Allah'a binlerce şükürler olsun ki hak ettim, benim oldu.

Kendi içimde Demir'e olan hislerimi düşünürken biz yan yana olan odalarımıza çoktan girmiştik. Ben ilkindi namazını kılmış, küçük balkonumda serin havayı solurken düşüncelere dalmıştım. Onu düşünmek bile yüzümde tebessüme neden olurken ruhumu dinlendiren bir huzura neden oluyordu.

Kapımın tıklanma sesini duyduğumda odama girip kapıya ilerledim. Açtığımda kapının pervazına yaslanmış Demir'i görünce tebessüm ettim. Üzerine her zaman ki gibi siyah kotunu giymiş üzerine de koyu gri bir kazak giymişti. Montu elindeyken o da beni görünce benim yaptığım gibi tebessüm etmiş incelemeye başlamıştı. Üzerimde buz mavisi bol paça kotum üzerinde de tam pantolonumun hizasında biten kısa kırmızı boyunlu kazağım vardı. Ayaklarımda da beyaz sporlarım.

Gözlerinde ki beğeni ile gözlerime baktığında utanarak "Bir yere mi gitmemiz gerekiyor?" diye sordum. Bana doğru attığı bir adımla aynı anda geriye adım atmam sayesinde odaya girmiş olmuştu. Heyecandan hızlanan kalbim nefeslerimi hızlandırırken sakin olmak için derin bir nefes almaya çalıştım.

"Akşam yemeğine gitmeden önce biraz sohbet etmek istedim seninle." Dediğinde sevinçten çığlık atabilirdim. Merhamet dolu gözleri yüzümü turlarken ona doğru bir adım atmamla tüm bedeni gerildi. Yanaklarımın kızarıklığı görünmesin diye hafif eğerek koluna değen kolumun alev almasını görmezden gelip açık olan kapıyı kapattım usulca.

Verdiği derin nefese gülmemek için kendimi tutarken geri çekilerek "Tabi olur gelsene." Diyerek odaya yöneldim. Odam tek kişilik bir yatak küçük bir komodin ve üç kapaklı bir dolaptan oluşuyordu. Yatağa oturduğumda o da yanıma gelip yastığımı dik konuma getirdi ve yatak başlığına yaslanarak oturup tek bacağını altına aldı. Böylece yönü tamamen bana dönmüştü.

Bende sağ bacağımı altıma büküp otururken ona yönümü döndüğümde başını yasladığı yerde bana tebessümle bakıyordu. Yüzüne uzun süre bakmak beni çok utandırıyordu ama gözlerimi yüzünde ki çillerden ve erkeksi hatlarından çekmek de hiç içimden gelmiyordu. Bu yüzden de kızarmış suratımla yine de bakıyordum.

KAR ÇİÇEĞİजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें