Ren

679 68 210
                                    

"Aklımı mı kaybettim yoksa saklayamadığım sözcükleri mi dile getiriyorum? Kendi zayıflığımı ve utancımı görmek istemezcesine hatalarla dolu bir vadide ilerliyor gibi hissediyorum. Kendi hikâyeni kendin yazmalısın derken eminim ki bunu kast etmemişlerdir, değil mi?"

Kahve bardağını, saatlerdir boş olmasına rağmen hala bırakmayışına daha fazla kayıtsız kalamadım ve elinden alıp "Şu an tam olarak neyden bahsediyorsun? Yeni okuduğun bir şiir falan mı?" diye sordum. Bugünkü cümleleri her zamankinden daha da karmaşık geliyordu.

"Bilmiyorum."

Sormam hataydı. Darmadağın olmuş eflatun rengi saçlarını elinin tek hareketiyle düzeltirken yüzündeki ifadenin giderek donuklaştığını görebiliyordum.

Dirseğimi cam masaya yaslayıp elimi çenemin altına yerleştirdikten sonra "Her seferinde bilmediğin şeyleri nasıl söyleyebiliyorsun? Bir sırrın falan mı var yoksa yetenek işi mi?" dediğimde anında cevap verdi.

"Ha ha... Espri seviyen bu gidişle dibi görecek, kendini riske atmamalısın. Her neyse, zihnimden geçenlere yetişemiyorum. Bazen onları daha kolay anlamak adına istemsizce dile getiriyor olabilirim. Bir insan kendini anlamak için bu kadar çabalamak zorunda mı ondan da emin değilim ama sanırım bunu denemekten de vazgeçemiyorum."

Hmm, galiba olayı çözmüştüm. Bugün ben yokken ufak bir olayın yaşandığını duymuştum. Gerçi neler olduğunu tam anlamıyla bilmiyorum ama onu rahatsız eden bir şey yaşanmasa yanımdayken bu kadar uzun süre somurtmazdı. Kabul ediyorum, ruhsuz imajı yaratabilirdi ama en azında böyle durmazdı.

Oturduğum tahta sandalyeye iyice yaslanıp seslerin birbirine karıştığı kalabalık sokağa kısa bir bakış attım. Biraz ilerideki Kâbuslar Şehri'ne yönelen kişi sayısına bakarsak uzun bir gece olacak gibiydi.

"Eğer denemeyi bırakırsan şimdikinden daha çok sıkılacağına bahse girerim. Pekâlâ, artık neler olduğunu anlatacak mısın? Belki de gidip kendim öğrenmeliyim, ne dersin?"

Gözlerini devirip alışkanlık edindiği tebessümüyle "Ren, lütfen çalışanlardan ve müşterilerden benim hakkımda bilgi almaya çalışmaktan vazgeç. Önemli bir şey olduğunda zaten sana söylemiyor muyum?" diye karşılık verdi.

Dostum, lütfen dalga geçtiğini söyle. Ama hayır, tabii ki de ciddi. Onun ağzından laf almak bazen gerçekten de yorucu ve zordu ama o Reyna, yani beni şaşırtamaz. En azından bu konuda... Birlikte geçirdiğimiz 5 yıldan sonra artık beni şaşırtacağı bir şeyin kalmamış olmasını umuyorum. Gerçekten, daha fazlasını kaldıramayabilirim.

Kolumdaki saate baktığımda gece yarısına az bir vakit kaldığını gördüm, konuşmamıza farklı bir yerde devam etmemiz gerekiyordu. Kafenin sahibi dükkânı kapatmak için sabırla bizi beklediğini fark ettim, içeride bizden başka hiç kimse kalmamıştı. Yavaşça ayağa kalktığımda Reyna, "Sonunda vakit gelmiş olmalı. Sence bu gece müşterilerimiz onlar için hazırladığımız sürprizleri beğenirler mi?" diye sordu.

Elindeki, camdan yapılmış bir çift zarla oynamaya devam ederken, o da oturduğu yerden sakince kalktı. Hiçbir şey yokmuşçasına tebessümünün tehlikeli bir hal alışını izlemek benim için normaldi fakat eminim ki bu davranışı diğerlerini yine ve yine korkutacaktır. Böyle davrandığında kendini eğlendirecek bir şeylerin arayışında oluyordu. Bunun tehlikeli olduğunu söyleme zahmetine bile girmeyeceğim, üstelik çoğu zaman tek yapabildiğimiz şey oturup onu izlemekten ibaretken.

"Cevabı ikimiz de biliyoruz ama asıl merak ettiğin şey, kendin tatmin olacak mısın? Bunu öğrenmek içinse bir an önce gitmeliyiz."

İlerlemek için birbirini ezip geçen kalabalık, yaşadığımız yere ait olamayacak kadar mütevazı duran bu dükkândan çıkışımızla hızlı bir biçimde ikiye bölündü. Saniyeler içeresinde yaşanan değişiklikle birlikte, yalnızca benim duyabileceğim bir ses tonuyla "İnsanlar, Ren... İnsanların acımasız ve bencil oluşu canımı sıkmaya yetiyor ama onları suçlayamam, sonuçta ben de onlardan biriyim," dedi.

Başlangıcın SonuTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang