Hatıra

88 24 46
                                    


Reyna sorusuna cevap alamayınca iyice arkasına yaslandı ve derin bir nefes aldı. Bütün havası kaçmıştı, artık eğlenmiyordu ve yeniden sıkılmaya başlamıştı. Lysander saate baktı ve sessizce üçten geriye doğru saymaya başladı. Bu hareketini fark eden Reyna tepkisizce onu izledi. Lysander saymayı bitirdiğinde bir anda herkes olduğu yere yığıldı. Reyna gözlerini salonun dört bir köşesinde gezdirirken Bayan Azora'nın da aniden oturduğu koltukta geriye doğru bayıldığını gördü. Lysander heyecanla ayağa fırlayıp "Reyna, artık gösterimiz başladı fakat bunu mümkün olduğunca eğlenceli kılmak adına seni de işin içine dâhil etmem gerekiyordu. Öncelikle, neler olduğu hakkında bir fikrin var mı?" diye sordu. 

Reyna bacak bacak üstüne atarak ilgisizce karşılık verdi. "Ne planladığını az çok tahmin edebiliyorum fakat herkesi aynı anda nasıl bayıltabildiğini anlayamadım. Neyse, benden ne istiyorsun?"

Lysander kollarını iki yana açarak "Senden istediğim tek şey bazı konular hakkında cevap almak. İçerideki konuklar ve hatta bu kattaki tüm güvenlik görevlileri şu anda baygın bir vaziyette, eğer yarım saat içerisinde uyandırılmazlarsa hayatlarını kaybedecekler. Onları uyandırmak istiyorsan yerini sadece benim bildiğim bir panzehri kullanmalısın. Ayrıca olayın nasıl gerçekleştiğini merak etmekte de haklısın. Bu gece burada ikimiz dışındaki insanların her biri sunulan içeceklerden en az bir yudum aldı ve sonuç olarak da zehirlendi. Fakat sulara dahi eklenen şeffaf renkli ve kokusuz bileşeni içtiklerinden kimsenin haberi yoktu," dedi, bazı cümleleri gereğinden fazla bir heyecanla söylemesi hiç normal değildi. "Bu bileşeni daha önce duymadığına ve görmediğine yüzde yüz eminim, gerçi geldiğim yerde oldukça popülerdi. Şu anki açıklamayı yapma nedenim bu zehirle ilk kez karşılaşıyor olman. Kulağa tuhaf gelebilir ama bu zehri saatli bir bomba olarak düşünmeni istiyorum, zehrin aktive edilmesi için kurbana ne zaman ve ne kadar yoğun bir şekilde etki edeceğini söylemek zorundasın, tabii bunun için geldiğim yerin dili kullanılmalı aksi takdirde saatlerce konuşsan bile hiçbir işe yaramaz. Her neyse, eğer bu sohbetimizde verdiğin cevaplardan tatmin olmazsam panzehri alamazsın, yeterince açık mı?"

Reyna sakince şakaklarını ovuşturup "Hangi dili kullandığını söylemediğine göre geldiğin yeri de söylemeyeceksin, aksanın mükemmel derecede iyi, bu yüzden nereli olduğun hakkında bir tahmin yapmak çok zor. Asıl istediğin şeyse konuşmak, bu çok hoş fakat zaten buraya geldiğimden beri bunu yapmıyor muyuz? Sorduğun tüm sorulara cevap verdim, şimdi neden bir karşılık vermeyeceğimi düşünüyorsun?" dedi.

"Reyna, hadi ama gizli bir bilgiyi konuşmuş değiliz aksine yeraltı dünyasına karışan herkesin kolayca edinebileceği bilgilerdi onlar. Aile meselesi dışında tabii. Her şeyden öte, işleri biraz renklendirmek güzel olur."

Reyna yavaşça ayağa kalktı. "Yüzlerce insanı tek seferde öldürebilecek olma ihtimalin... Eh, fena değil. İyi ama bundan bana ne, yani seni neden durdurayım?"

Reyna daha önce masaların birinden almış olduğu gümüş renkli yemek bıçağını hızla Lysander'a fırlattı. Lysander bu saldırıya karşı, başını sadece birkaç santimetre çevirebilmişti ancak bu küçük hareketi bile onun kör olmasına engel olmuştu. Reyna'nın saniyeler içeresinde Lysander'ın gözüne nişan alıp attığı bıçağın yere düşüp çıkardığı tıngırtıya rağmen ikisi de gözlerini birbirlerinden ayırmadı. Lysander, sol elmacık kemiğinde oluşan yaradan damlayan kanı sağ eliyle hiçbir şey olmamışçasına sildi. Reyna ise gülümseyerek "Nazik tarafıma denk geldin, normalde uyarı atışı yapmam. Yani, bir sonraki sefere iki gözünü de yerinden çıkarmamam için daha makul bir sebep sunmaya ne dersin? Netleşmesi adına söylüyorum, ben bir kahraman değilim ya da her kim olduğumu düşünüyorsan o kişi de değilim, bu yüzden buradaki insanlarla ne yaptığın gram umurumda değil," dedi.

Başlangıcın SonuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin