Müzayede

85 20 20
                                    


Arkadaşlar, lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Herkese keyifli okumalar diliyorum...

***

Saat neredeyse gece yarısına gelirken Sorin, kafayı yemişçesine etrafta volta atıp "Neden gelmedi? Şimdiye kadar burada olması gerekmez miydi? Birisine işkence mi ediyor?" diye sayıklıyordu.

Zaina onu, duvara yaslanmış bir vaziyette izlerken Ren'e dönüp "Bu çocuk tam bir umutsuz vaka," dedi. Ne var ki Ren de en az Sorin kadar endişeli bir halde, ki bunun tam anlamıyla yersiz olduğunun üçü de farkında, oradan oraya dolaşıp duruyordu.

Ren anlık olarak duraksayıp "Bir şey mi dedin?" diye sordu. Zaina ise "Ben kime ne anlatıyorum ki?" şeklinde mırıldandı. Baş belası küçük kardeşleriyle ilgilenmek zorunda bırakılmış bir abla gibi hissediyordu.

Sorin nihayetinde duraksayıp misafirlerin içeriye girmesine saniyeler kala "Yeter artık, ben daha fazla dayanamıyorum! Patronu arayacağım," deyip telefona sarıldı.

Tam o sırada dışarıdan gelen bağrışmalarla kendilerini binanın dışında bulmuşlardı. Hınca hınç dolu olan yolda insanlar deli gibi sağa sola çekilmeye çalışıyorlardı çünkü son sürat ilerleyen bir araba vardı. Araç hiç duraksamadan Kâbuslar Şehri'nin garaj kapısına yöneldiğinde; Zaina, Sorin ve Ren üçlüsü de önce birbirine baktı ardından da koşmaya başladı. Birbirlerini ite kaka asansöre binip aşağı inerlerken içerideki çalışanlar, gülmemek için kendilerini tutmak zorunda kaldılar. İlk kez karşılaştıkları bir manzara olmasa da sesli gülecek kadar akıllarını yitirmemişlerdi. En azından güvenlik görevlileri diyebiliriz çünkü onları gören dükkân sahiplerinin kıkırtıları ve daha hızlı olmalarını belirten tezahüratları çok net bir biçimde duyuluyordu.

Reyna arabadan inerken zamanın nasıl bu denli hızlı geçtiğine bir anlam verememişti. Bizim üçlüyse sanki hiç acele etmemişler gibi üstlerini düzeltip Reyna'nın yanına varmışlardı. Reyna açıklama bekler halde onlara bakınca Ren, boğazını temizleyip "Patron, hoş geldin. Müşteriler içeriye alınmaya başladı. Muhtemelen az sonra liderler de burada olur," dedi. Her şey normaldi, yani, öyle olmalıydı fakat Reyna'nın yüzündeki ifade sebebiyle Ren'in sözleri birden tükenivermişti.

Sorin meraktan çatlamak üzere olduğunu hissetse de kendini tutmak için sonuna dek mücadele etti. Gerçi, çok da başarılı olduğunu söyleyemezdik. "Patroniçem, daha erken döneceğini sanmıştım. Önemli bir işin çıkmış olmalı. Her şey yolunda mı?"

Reyna ağır adımlarla yürümeye başlarken "Sanırım evet, ufak bir molanın sağlık için gerekli olduğunu düşünürsek önemli diyebiliriz. Ayrıca, şu ana kadar her şey yolundaydı ama bundan sonrası için aynı şeyi söyleyebilir miyiz merak ediyorum," dedi.

Her biri şaşkınlığın doruklarına ulaşırken Zaina'nın gözleri Reyna'nın koluna takılmıştı. "Yaralandın mı?" Reyna adımlarını durdurup bir iki metre gerisinde kalan üçlüye döndü. Sorin'in gözleri fal taşı gibi açılırken "Biliyordum işte! Ne zaman, nasıl yaralandın? Doktoru çağırmalı mıyım, dikiş atılması gerekiyor mu? Ayrıca celladını belirleyen, patronumuza zarar vermeye cüret eden ahmak da kim?!" diye patladı. Duygudan duyguya geçiş yapıyordu. Üstelik bu koca alanda sesi de yankı yapmıştı. Ren, fazla sert olmayacak şekilde Sorin'in omzuna vurup "Yine gevezelik yapıyorsun koca kafa, biraz sessiz ol! Eminim ki yanlışlıkla olmuştur, değil mi?" diyerek Reyna'ya döndü.

Başlangıcın SonuМесто, где живут истории. Откройте их для себя